19 Aralık 2016 Pazartesi

O ÇOCUK/LAR


Bilardo salonunun müdavimleri hep çocuklardı ve hemen tamamı öğrenciydi. 

Okuldan kıran öğrenciler soluğu orada alıyordu. Hemen hepsi birbiriyle arkadaştı. Çoğunun harçlığı yoktu. Cebinde parası olan az sayıda çocuk vardı. Onlar da o parayı diğerleriyle birlikte harcardı.

Bilardocu da çocukların bu durumunu bildiği için onları çok sıkıştırmazdı. 

Orada kütüphane gibi hazırladığı yerde onlara kitap okumalarını önerirdi. O salonu para kazanmanın ötesinde; biraz kendi bilardo tutkusu için, biraz da vakit geçirmek için açmış gibiydi.

Nedense bu çocuklara çok önem veriyor; kendi çocuklarıymış gibi her şeyleriyle ilgilenmeye çalışıyordu. 

Onun uyarıları sonucu okulunu eken çocuk pek kalmamış gibiydi. Ama o en çok onların kitap okuma alışkanlığı kazanmasıyla ilgiliydi. Öyle ki; onlara kütüphane gibi hazırladığı yerden alıp verdiği kitapların özetini çıkartıyor; en iyi özet çıkaran ilk üç çocuğa da bazen üç saat, bazen beş saat gibi bedava bilardo oynama ödülü koymuştu. 

Çocukların çoğunun zaten parası olmadığı için, bu bedava bilardo ödülü onlara çok cazip geliyor, hevesle kitap okuyorlar, o da bu sonuçtan keyif alıyordu.

Zaten öbür türlü de olsa çocuklardan ne verirlerse onu alırdı. Bu tavrı sonucu çocuklarla arkadaş gibi olmuştu. 

İşte o çocuğu o sıra tanımıştı. O diğerlerinden biraz daha farklı, biraz isyankar ve lider özelliği olan bir çocuktu. Ama okumuyordu. O çocuğun bu lider hali dikkatini çekmişti. Çocuk orada kendinden iri de olsalar; diğer bütün çocuklara söz geçiriyordu.

İşte o sıralar bir gün o çocuğa “sen neden okumuyorsun?” diye sordu. O çocuk ‘büyümüş de küçülmüş edasıyla omuz silkti “boş ver ya! Orasını karıştırma” dedi. O da çocuğun söylemek istemediği bir şey olduğunu düşünüp ‘orasını fazla karıştırmadı’; ama yine çocuğun okula niye devam etmediği kafasına takılmıştı.

Çünkü çocuk oldukça zeki ve kişilikliydi.  Yani okula gitmemesi beceremediğinden olamazdı. Bu şekilde günler geçerken çocuklarla daha samimi olmuştu. Bir gün o çocuk ve üç beş arkadaşı kütüphane gibi yerde oturmuş sohbet ediyordu. Bilardocu da biraz ilerde onların konuşmasını ve birbiriyle şakalaşmalarını izliyor; bazen o da söze giriyordu.

Bu sırada diğer çocuklardan biri o çocuk için “abi bu okulu niye bıraktı biliyormusun?” dedi. O çocuğun “yav karıştırma” şeklindeki uyarılarına rağmen devam etti. “Bu okulda matematik öğretmenine kızıp okulu bıraktı” dedi. 

Bu sırada o çocuk sırrı açığa çıktığı için yüzü kızarmıştı...

Ben “arkadaşına kızma. Ama öğretmene kızıp okulu bırakmanı anlamadım” dedim. Çocuk “abi keyfimden kızmadım herhal. Hakkından gelsem dayak bile atardım. Herif benimle resmen dalga geçti” dedi.

Meğer bu çocuk fakir olduğu için okula babasının ayakkabısını giyip gitmiş. O öğretmen de bunun ayağında ayağına büyük gelen ayakkabıları görüp “oğlum sen palyaçomusun? Okula niye doğru dürüst bir şey giyip gelmiyorsun?” deyince sınıftaki diğer çocuklar gülüşmüş. 

Bu çocuk da özellikle kızlara karşı çok utanmış ve öğretmene “ne giycemi sene mi sorucem?” deyip sınıftan çıkıp gitmiş.

Bunu anlattı. “Abi adam mal gibi böyle dedi. Sanki ben keyfimden mi o babuçları giydim. Yoktu başka babuç; çaresiz giymiştim. Ama o öğretmen öyle deyince çok bozuldum; okulu terk ettim” dedi.

Bunu söylerken gururunun kırıldığı çok belliydi. Bilardocu ne söyleyeceğini şaşırmıştı. Elinden geldiğince onu teselli etti. Zaten olan olmuş, çocuk okulu bırakmıştı. Bunu o sıra gündeme getiren çocuk da kötülüğünden değil, o anki duruma göre anlatmıştı; ama arkadaşının duygulanıp üzüldüğünü görünce o da üzülmüştü. Diğer arkadaşları da suskunlaştı. 

Bunun üzerine bilardocu onlara, onların anlayacağı şekilde “kılık kıyafet değil; önemli olan kişiliktir. Bu kişilik de aile içi eğitim ve okul eğitiminin yanı sıra ve belki daha fazla kitap okuyarak kazanılır” dedi.

Onlara kendi okul yıllarından, yaşadıklarından örnekler vererek kişilik oluşumunu anlatmaya çalıştı. 

O çocuklardan eğitime devam edip üniversite bitirenler oldu. Bir kısmı daha kısa yoldan hayata atıldı. 

O çocuk da soğuk demirci oldu. 

Bilardocu yıllar sonra o çocuklarla karşılaştığında hep o çocuğu ve o çocuğun o gün öfkeli ve gururu kırılmış biçimde okulu bırakışını hatırlıyordu.





2 yorum:

  1. Öğretmen olup olamamanın belgesi bu öykü için çok teşekkürler...
    Ve O çocuk" demirci oldu öfkesini demirlerden çıkarmak istercesine...

    YanıtlaSil
  2. Merhaba dostum. Yorumla katkınız için teşekkür ederim. Gerçek yaşanmışlıktı bu. Ne zaman aklımıza gelse bu anı o çocuk için içim yanar.

    YanıtlaSil