Bilardo salonunun müdavimleri hep çocuklardı ve hemen tamamı
öğrenciydi.
Okuldan kıran öğrenciler soluğu orada alıyordu. Hemen hepsi
birbiriyle arkadaştı. Çoğunun harçlığı yoktu. Cebinde parası olan az sayıda
çocuk vardı. Onlar da o parayı diğerleriyle birlikte harcardı.
Bilardocu da çocukların bu durumunu bildiği için onları çok
sıkıştırmazdı.
Orada kütüphane gibi hazırladığı yerde onlara kitap okumalarını
önerirdi. O salonu para kazanmanın ötesinde; biraz kendi bilardo tutkusu için,
biraz da vakit geçirmek için açmış gibiydi.
Nedense bu çocuklara çok önem veriyor; kendi çocuklarıymış
gibi her şeyleriyle ilgilenmeye çalışıyordu.
Onun uyarıları sonucu okulunu eken
çocuk pek kalmamış gibiydi. Ama o en çok onların kitap okuma alışkanlığı
kazanmasıyla ilgiliydi. Öyle ki; onlara kütüphane gibi hazırladığı yerden alıp
verdiği kitapların özetini çıkartıyor; en iyi özet çıkaran ilk üç çocuğa da
bazen üç saat, bazen beş saat gibi bedava bilardo oynama ödülü koymuştu.
Çocukların çoğunun zaten parası olmadığı için, bu bedava bilardo ödülü onlara
çok cazip geliyor, hevesle kitap okuyorlar, o da bu sonuçtan keyif alıyordu.
Zaten öbür türlü de olsa çocuklardan ne verirlerse onu
alırdı. Bu tavrı sonucu çocuklarla arkadaş gibi olmuştu.
İşte o çocuğu o sıra
tanımıştı. O diğerlerinden biraz daha farklı, biraz isyankar ve lider özelliği
olan bir çocuktu. Ama okumuyordu. O çocuğun bu lider hali dikkatini çekmişti.
Çocuk orada kendinden iri de olsalar; diğer bütün çocuklara söz geçiriyordu.
İşte o sıralar bir gün o çocuğa “sen neden okumuyorsun?”
diye sordu. O çocuk ‘büyümüş de küçülmüş edasıyla omuz silkti “boş ver ya! Orasını
karıştırma” dedi. O da çocuğun söylemek istemediği bir şey olduğunu düşünüp ‘orasını
fazla karıştırmadı’; ama yine çocuğun okula niye devam etmediği kafasına
takılmıştı.
Çünkü çocuk oldukça zeki ve kişilikliydi. Yani okula gitmemesi beceremediğinden
olamazdı. Bu şekilde günler geçerken çocuklarla daha samimi olmuştu. Bir gün o
çocuk ve üç beş arkadaşı kütüphane gibi yerde oturmuş sohbet ediyordu.
Bilardocu da biraz ilerde onların konuşmasını ve birbiriyle şakalaşmalarını
izliyor; bazen o da söze giriyordu.
Bu sırada diğer çocuklardan biri o çocuk için “abi bu okulu
niye bıraktı biliyormusun?” dedi. O çocuğun “yav karıştırma” şeklindeki
uyarılarına rağmen devam etti. “Bu okulda matematik öğretmenine kızıp okulu bıraktı”
dedi.
Bu sırada o çocuk sırrı açığa çıktığı için yüzü kızarmıştı...
Ben “arkadaşına kızma. Ama öğretmene kızıp okulu bırakmanı
anlamadım” dedim. Çocuk “abi keyfimden kızmadım herhal. Hakkından gelsem dayak
bile atardım. Herif benimle resmen dalga geçti” dedi.
Meğer bu çocuk fakir olduğu için okula babasının
ayakkabısını giyip gitmiş. O öğretmen de bunun ayağında ayağına büyük gelen
ayakkabıları görüp “oğlum sen palyaçomusun? Okula niye doğru dürüst bir şey
giyip gelmiyorsun?” deyince sınıftaki diğer çocuklar gülüşmüş.
Bu çocuk da
özellikle kızlara karşı çok utanmış ve öğretmene “ne giycemi sene mi sorucem?”
deyip sınıftan çıkıp gitmiş.
Bunu anlattı. “Abi adam mal gibi böyle dedi. Sanki ben
keyfimden mi o babuçları giydim. Yoktu başka babuç; çaresiz giymiştim. Ama o
öğretmen öyle deyince çok bozuldum; okulu terk ettim” dedi.
Bunu söylerken gururunun kırıldığı çok belliydi. Bilardocu
ne söyleyeceğini şaşırmıştı. Elinden geldiğince onu teselli etti. Zaten olan
olmuş, çocuk okulu bırakmıştı. Bunu o sıra gündeme getiren çocuk da
kötülüğünden değil, o anki duruma göre anlatmıştı; ama arkadaşının duygulanıp
üzüldüğünü görünce o da üzülmüştü. Diğer arkadaşları da suskunlaştı.
Bunun
üzerine bilardocu onlara, onların anlayacağı şekilde “kılık kıyafet değil;
önemli olan kişiliktir. Bu kişilik de aile içi eğitim ve okul eğitiminin yanı
sıra ve belki daha fazla kitap okuyarak kazanılır” dedi.
Onlara kendi okul yıllarından, yaşadıklarından örnekler
vererek kişilik oluşumunu anlatmaya çalıştı.
O çocuklardan eğitime devam edip üniversite
bitirenler oldu. Bir kısmı daha kısa yoldan hayata atıldı.
O çocuk da soğuk
demirci oldu.
Bilardocu yıllar sonra o çocuklarla karşılaştığında hep o çocuğu
ve o çocuğun o gün öfkeli ve gururu kırılmış biçimde okulu bırakışını
hatırlıyordu.
Öğretmen olup olamamanın belgesi bu öykü için çok teşekkürler...
YanıtlaSilVe O çocuk" demirci oldu öfkesini demirlerden çıkarmak istercesine...
Merhaba dostum. Yorumla katkınız için teşekkür ederim. Gerçek yaşanmışlıktı bu. Ne zaman aklımıza gelse bu anı o çocuk için içim yanar.
YanıtlaSil