29 Aralık 2016 Perşembe

CİĞER BAĞINDAN YANASICALA


 

“Ciğer bağıdan yanasıcala” dedi. “Hep onlar, o televizyon reklamları sebep oldu” diye devam etti.

“Onlara havas etti” diye açıklıyordu.

Kocası televizyonda ‘yerinde teslim ve istediğiniz taksitle’ diye reklamı yapılan odun testerelerini görmüş. “Bi telefon edem bakam aslı var mı?” diye telefon edip siparişi vermiş. “Getirilerse kefil isterle, ben de almavarın” demiş.

Adamlar ‘yememiş içmemiş’ getirip teslim etmişler testereyi. Senetleri yapıp imzalatıp gitmişler. “Heç kefil mefil isdimeyince bizimki mecubur eh dedi aldı” dedi. Arkasından “almaz oleydi. Ne geldiyse ondan keri geldi” dedi.

Halbuki hiç ihtiyaçları ‘yoğumuş.’ Çünkü ‘kerestecilik değilmiş ki onların işleri.’

“Odun modun lazım oldu mu?  Yukarıda çamlık va. Orda yerlere dökülen guru dalla valla bizim köye yetip de artıyo. Sonra meşelik va. Ordan kök gazar geliriz. Eee desdere nolcek. ‘Ha evde odun yarma zahmetinden gurtulam’ dedi bizimki. Bi kere telefon da edmiş bulundu. Adamla kefil mefil isdiymeyince mecubur galdık aldık” dedi.

Kocası motoru alınca hanımına “alınmışın kötüsü olmaz. Garda gışda odun yarcen deyi uğreşcemize bununla kesi kesiveri yığarız bi gıyıya. Gışın rabrahat ederiz”deyince kadın da mecbur “eh” demiş.

“Keşke eh demeyeydim. Ben bayramı dikeydim; adam benim sözü dutadı. Benim de basiretim bağlandı ozman. Köylük yerde ‘bunlan motoru va’ deyi ele güne hava olur deyi düşündüm. Demez oleydim” dedi.

Zeytin rengi gözleriyle güzelce, genç birine benziyordu. 

Ama köylü usulü başına bağladığı çiçekleri solmuş başörtüsü altında şakaklarından sarkan örmeli zülüfleri kar gibi bembeyazdı.

Onlara gözüm ilişmiş, içimden ‘saçları bembeyaz; ama sanki genç bu kadın’ diye geçirirken içimden geçenleri anlamış gibi zülüflerini gösterip “abe bunla gurum gibiydi. Adamın o iş başına gelince ağarıvedi” deyince içim ‘cız’ etmişti.

Çünkü melek gibi yüzüyle öyle tatlı anlatışı vardı ki! O yaşadığı acının büyüklüğünün saçlarına yansıdığını söylerken öyle masumdu ki!

Oda arkadaşımın köylüsüymüş. Onun geldiğini duyunca ziyaretine gelmiş. Aylardır üst katta kocasının yanında refakatçı kalıyormuş. Kocası yatalakmış.

O sıra benim arkadaşa gelince anlatıyordu bunları.

Kocası motor alınca köydeki samimi arkadaşlarından biri ‘bi sabah çıkıp gelmiş’. “Hade gidem yukardan yaşlı torlardan kesip gelem” demiş.

Arkadaşı öyle deyince ‘bununki de’ yani kocası “eh” demiş gitmiş arkadaşıyla çam kesmeye.

Burada durdu “arkıdeşi gomşumuz. Garısınla gardeşliğiz. O da böyle olceni bilse gelirmiydi heç? Gader işde. Onun çağırışı sebep oldu” dedi. Sonra birden öfkelendi “asıl sebep şunla” diye duvardaki televizyonu gösterdi. “Sankim bedava verivecek gibi insanı havasladırıyola; ciğer bağından yanasıcıla!” diye tv.lere ve reklamcılara ilendi ve anlatmaya devam eti.

Kocası arkadaşıyla yaşlı bir ağaç bulmuşlar. “Şunu kesem” demişler.

Arkadaşı ağacı kesmiş. ‘Tabi devirecekler ağacı’. Arkadaşı kadının kocasına “arkadaş sen şöyle dur da altında galmıyam” demiş.

Kocası da arkadaşının uyarısı üzerine orada bir tepeciğin üzerine çıkıp bekliyormuş. “Tabi ardına bakmamış” dedi. Çam düşerken kocası dallarından sakınayım deyi ‘az geri gaçınca’ arkası boşluk ‘sırt üsdü gayıp gitmiş’.

“Emme o sıra bişe duymamış. Accık beli acıyomuş o gadar” Arkadaşı koşup geliyor “bi şey oldu mu?” diye. Kadının kocası “yok bişey azcık belim acıdı” diye gömleğini sıyırıp arkadaşına gösteriyor. Arkadaşı sırtında ciddi bir darbe izi görünce “olmaz arkıdeş, Hastaneye gidip gösderem” diyor.

Kocası da biniyor arabasına sürüyorlar Nazilli hastanesine; oradan Aydın’a gidiyorlar.

Burada durdu. “Meğer sırt üsdü düşdüğü yerde daş varmış. Beli daşa gelmiş. Heç kıpırdımısa ambulans çağırsıla gurtulcemiş” dedi.

Kocası vücudun sıcaklığıyla araba kullanınca olan olmuş. Bel zincirindeki sinirler kopmuş. Tabi o anda “azcık dutan yeri varımış” yolda giderken o da kopmuş ve kocası yatağa düşmüş.

Buradaki profosör “Hiç yerinden kıpırdamadan ambulans çağırsaymış. Onlar usulünce sırtüstü yatırıp, bağlarlar. Hiç kıpırdatmadan hastaneye gelince orda basit bi ameliyatla gurtarıdık” demiş.

“Cahallık işde” dedi. “Bilse hiç kalka mı? yerinden. Telefon da var. Köyün ambulansı da var. O olmadı Nazilli bizim köye bi saat bile sürmez. Gelir gurtarılarıdı bizim adama. Emme olmadı. Gader” dedi.

İki çocuğu var. Onlardan yanında olan gelmiş. Pide ustasıymış ikisi de. Biri yenice İzmir’de pide salonu açmışmış. Öteki; onun yani ağabeysinin yanına gitmeye hazırlanıyormuş ‘bu iş gelmiş başlarına’

Şimdi hastanenin yanından bir ev tutacaklarmış. Çünkü ayda iki kere kocasını hastaneye getirmeleri gerekiyormuş. Hastaneye yakın pideciler var. Küçük oğlu orada iş bulmuş. Büyük oğlu da oradaki dükkanı satılığa çıkarmış. Satıp gelip Hastaneye yakın bir yerde pide salonu açacak veya birine ortak girecekmiş.

“Halbuki” dedi. “Oğlan orda pide dükkanı açınca. Önce onu sonra bu oğlanı evercedik. İkisi barabar orda çalışcedi. ‘Biz de satar savar oğlanlan yanına gideriz’ deyi guruyoduk adamla. Şindi de satıp savıcez köydeki olanları. Buraya yerleşcez mecbur. Gader bizi hasdaneci ddi. Adam Allah gecinden versin ölene gada buralıyız gari” dedi.

Biraz daha oturdu sonra köylüsüne ve bana “Allah tez zamanda sağsalim gurtarsın” dedi. Sonra bana döndü “abey başını ağrıtdıysam kusura bakma. Emme öyle güzel dinleyodun ki beni. Seni abem yerine godum anladdım derdimi azcık açıldım. Kusuruma bakma gari” dedi ve gitti.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder