24 Aralık 2016 Cumartesi

YANİ DİYECEĞİM BİR GARİPTİR BENİM MEMLEKETİM



Merhaba; Ramazan ayındayız; hava sıcak… Balkonda oturdum caddeye bakıyorum.

Tam karşımızda otobüs durağı var. Cadde aslında şehrin en işlek caddesi; ama sabah trafik seyrek…

Karşı kaldırımda ileriden bir gurup on beş on altı yaşlarında genç belirdi. Otobüs durağına yaklaşırken içlerinden biri “tekbiir!” diye bağırdı. Ötekiler “Allahüekber!” diye bağırdı.

Durakta üç kişi var. Ellerinde sigara fısır fısır içerken bir şeyler konuşup gülüşüyorlardı. Gençler bağrışınca onlar da “Allahüekber” diye genç guruba tepki verdi.

Gençler gülerek onlara karşılık verdi ve bağrışarak otobüs durağının yanından geçip lisenin sokağına girip kayboldular.

Durakta oturanlar belli ki gece 'sokakta veya her hangi bir yerde' beraberlermiş. Sohbetlerinden karşıdan anlaşılan o.

Aklıma Firüzağa'daki 'Ramazan ayında niye içki içiyorsunuz?' diye yapılan saldırı gelince içimden "şu tiplere birer yevmiye versen çok rahat öyle bir yere saldırtabilirsin" diye geçti. Yani kendilerinin oruç tutmayıp alenen sigara içmelerine veya bir yerlerde içerek sabahlamalarına rağmen yaparlardı bunu.

Aklım yıllar öncesine gitti. Yetmişlerin başı. Yine şimdi olduğu gibi Ramazan ayıydı. Bilecik Söğüt'te yedek subay arkadaşım var. Ona uğrayıp İstanbul'a geçeceğim.

O sıra bir iki gün misafir olmuştum ona...

O gün göreve giderken "sıkılırsan çık dolaş. İlçe zaten küçük" demişti. Sonra "yolda molda sigara içme; gir kahvenin birine orada iç sigaranı" diye tembih de etmişti.

O gidince çıktım sokağa. Bir yer bildiğim yok tabi. Oradaki bir dükkana "buralarda kahve var mı?" diye sordum. Bakkal önce kim olduğumu sordu. Sonra "ileride camları gazete kaplı bir yer var. Kahve orası" dedi.

Tarif ettiği gibi buldum orayı. Camlar onun dediği gibi 'gazete kaplı'. Açtım kapıyı girdim içeri. İçerisi dolu. Selam verip boş bir yere oturdum. Baktım herkesin önünde çay bardakları var. Fosur fosur sigara içiyorlar. Bir sigara da ben çıkardım. Bu sırada garson geldi; ona bir çay söyledim.

Garson bana 'şöyle bir baktı'. Sanırım güven gelmişti "katkılı mı? Katkısız mı?" dedi. Şaşırdım tabi. "O ne öyle?" dedim.

Güldü "hani hava soğuk ya! Çayın içine konyak koyayım mı?" dedi.

Haliyle şaşırmıştım. Çünkü Söğüt tutucu bir yer. Ramazanda adama bana konyak teklif ediyor. Kuşkulandım tabi; ama yan masalara baktım herkes çakır keyif.

Anlamıştım kahvenin camlarının niye gazete kaplı olduğunu? 'Millet rahat rahat kafa bulsun' diye camları kapamışlar gazetelerle. O sıra içimden ‘bu kahvede konyak içildiğini bütün kasaba biliyor. Çünkü Söğüt küçük bir ilçe. Kahveci kabahat da gizli, ibadet de kabilinden camları gazete ile kaplayınca sorun hallolmuş’ diye geçirip garsona "katkılı olsun" demiştim.

Az sonra ben de içine konyak konmuş çayı içeridekileri karşıdan gözleyerek içmeye başlamıştım.

Yani diyeceğim bir gariptir memleketim; tanıdıkça içinin ısınıp hoşlanacağın.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder