Merhaba; Ramazan ayındayız; hava
sıcak… Balkonda oturdum caddeye bakıyorum.
Tam karşımızda otobüs durağı
var. Cadde aslında şehrin en işlek caddesi; ama sabah trafik seyrek…
Karşı kaldırımda ileriden bir
gurup on beş on altı yaşlarında genç belirdi. Otobüs durağına yaklaşırken içlerinden biri “tekbiir!” diye bağırdı. Ötekiler “Allahüekber!” diye bağırdı.
Durakta üç kişi var. Ellerinde
sigara fısır fısır içerken bir şeyler konuşup gülüşüyorlardı. Gençler bağrışınca onlar
da “Allahüekber” diye genç guruba tepki verdi.
Gençler gülerek onlara karşılık
verdi ve bağrışarak otobüs durağının yanından geçip lisenin sokağına girip kayboldular.
Durakta oturanlar belli ki gece
'sokakta veya her hangi bir yerde' beraberlermiş. Sohbetlerinden karşıdan
anlaşılan o.
Aklıma Firüzağa'daki 'Ramazan
ayında niye içki içiyorsunuz?' diye yapılan saldırı gelince içimden "şu
tiplere birer yevmiye versen çok rahat öyle bir yere saldırtabilirsin"
diye geçti. Yani kendilerinin oruç tutmayıp alenen sigara içmelerine veya bir
yerlerde içerek sabahlamalarına rağmen yaparlardı bunu.
Aklım yıllar öncesine gitti.
Yetmişlerin başı. Yine şimdi olduğu gibi Ramazan ayıydı. Bilecik Söğüt'te yedek
subay arkadaşım var. Ona uğrayıp İstanbul'a geçeceğim.
O sıra bir iki gün misafir olmuştum
ona...
O gün göreve giderken "sıkılırsan
çık dolaş. İlçe zaten küçük" demişti. Sonra "yolda molda sigara içme;
gir kahvenin birine orada iç sigaranı" diye tembih de etmişti.
O gidince çıktım sokağa. Bir yer
bildiğim yok tabi. Oradaki bir dükkana "buralarda kahve var mı?" diye
sordum. Bakkal önce kim olduğumu sordu. Sonra "ileride camları gazete
kaplı bir yer var. Kahve orası" dedi.
Tarif ettiği gibi buldum orayı.
Camlar onun dediği gibi 'gazete kaplı'. Açtım kapıyı girdim içeri. İçerisi
dolu. Selam verip boş bir yere oturdum. Baktım herkesin önünde çay bardakları
var. Fosur fosur sigara içiyorlar. Bir sigara da ben çıkardım. Bu sırada garson
geldi; ona bir çay söyledim.
Garson bana 'şöyle bir baktı'.
Sanırım güven gelmişti "katkılı mı? Katkısız mı?" dedi. Şaşırdım
tabi. "O ne öyle?" dedim.
Güldü "hani hava soğuk ya!
Çayın içine konyak koyayım mı?" dedi.
Haliyle şaşırmıştım. Çünkü Söğüt
tutucu bir yer. Ramazanda adama bana konyak teklif ediyor. Kuşkulandım tabi;
ama yan masalara baktım herkes çakır keyif.
Anlamıştım kahvenin camlarının
niye gazete kaplı olduğunu? 'Millet rahat rahat kafa bulsun' diye
camları kapamışlar gazetelerle. O sıra içimden ‘bu kahvede konyak içildiğini
bütün kasaba biliyor. Çünkü Söğüt küçük bir ilçe. Kahveci kabahat da gizli,
ibadet de kabilinden camları gazete ile kaplayınca sorun hallolmuş’
diye geçirip garsona "katkılı olsun" demiştim.
Az sonra ben de içine konyak
konmuş çayı içeridekileri karşıdan gözleyerek içmeye başlamıştım.
Yani diyeceğim bir gariptir
memleketim; tanıdıkça içinin ısınıp hoşlanacağın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder