19 Aralık 2016 Pazartesi

MERHABA HAYAT


Doktorumun verdiği antibiyotiğe akşam yemeğinden sonra başlamayı düşündüm; öyle de yaptım yemek sonrası antibiyotiği yuttum. O sıra aslında ‘hapı yutmuşum’; ama farkında değilim.
Biraz sonra elimde karıncalanma başlayınca işkillendim. Çünkü daha önce de başka bir antibiyotik yutunca aynı şekilde karıncalanmayla başlayan alerji sonucu hastaneye son anda yetiştirilip ölümün kenarından dönmüştüm.
O sıra elim karıncalanmaya başlayınca aklıma geldi bunlar. Kardeşime telefon edip “antibiyotik alerji yaptı. Gel beni hastaneye götür” deyip onu bellemeye başladım.
Bir süre sonra karıncalanma artmıştı. Eşim “yüzün morarmaya başladı” deyince “dur yahu korkma” deyip lavaboya gittim. “Ne morarması. Resmen siyahlaşmıştı.”        
Bu sırada nefes almam da zorlaşmıştı. Zaten hep zor nefes aldığım için fark etmemiştim; ama yüzümü aynada görünce işin ciddiyetini anladım. Ambulans çağırmayı düşündüm. Çünkü kardeşimi bekleyemeyecektim; ama daha önce ambulans için aradığımda çok soru sormuşlardı. Şimdi o sorulara cevap verecek durumda değildim.
Kardeşimi arayıp “sen Servergazi’ye gel” dedikten sonra orada asılı kabanı sırtıma aldım; eşime “hadi gidiyoruz” dedim. O şaşkınlıkla “nereye?” deyince “attaya” deyip dışarı çıktım. Ayakkabıları bile giymeden asansörü çağırdım; çünkü durumum giderek kötüleşiyordu. Asansör gelince eşimle bindik; düğmeye bastım.
Aklımda; yoldan geçen arabalardan birinin önüne kendimi atmak vardı. Çünkü cadde çok işlekti. ‘herhalde bir insan çıkar’ diye düşünmüştüm. O düşünceyle asansörden çıkıp dış kapıyı açtım. Eşim ardımda caddeye çıktık. Tam köşede sarı bir taksi duruyordu. Gidip kapısını açıp bindim. Eşim de ardımdan bindi. Kornaya bastım; biri koşup geldi. Şoförmüş. Geçti yerine oturdu “nereye abi?” dedi. Artık nefes alamaz durumdaydım. Son bir gayretle “bas gaza. Servergazi hastanesine götür beni” dedim.
Araba yürüdü “bas gaza” dedim. “Abi ışıklar” dedi. “Oğlum bırak ışığı bas gaza. Yoksa ben gidiyorum” dedim. “Nereye?” der gibi baktı; durumumun kötü olduğunu görünce dörtlüleri yakıp gaza bastı. Ben de ön cama eğildim. Can havliyle “bas oğlum bas” diyorum.
Bu şekilde ‘kırmızı, yeşil’ demeden ışıkları birer birer geçtik. ‘sağ olsun’ böyle durumlarda insanımız duyarlı. Kornanın sürekli çalmasından arabada hasta olduğunu anlayıp sağa sola kaçışarak yol veriyorlardı.
Bu şekilde giderken ileriden hastane ışıkları gözükünce sevindim. Ama artık nefes alamıyor gibi bir durumdaydım. Acilin hizasından geçerken içimden ‘şuradan giriş verseler ne olurdu’ dedim. Çünkü ilerden ışıklar dönüp gelip acile öyle gireceğiz. Daha önce çok geldiğim için biliyorum.
Aklımdan bunlar geçerken nefes almaya çalıştım. Artık hiç nefes alamıyordum. O sıra gözümün önünde bir ekran belirdi. İki kızımın resmi düştü ekrana ve ortalık karardı.
Ondan sonra ne olduğunu sonra anlattılar bana.
Can havliyle arabadan inip alışkan olduğum acile yönelmişim. Kapıdan girmişim. Eşim, daha önce gelen kardeşim ablam oradaki doktora benim antibiyotik içtiğimi, ismini söylerken ben ablamın kucağına yığılmışım; kalbim durmuş.
Artık her şey ondan sonra başlamış. Kardeşime evden durumu söyleyip “ben Servergazi’ye gelmeye çalışacağım” deyince onlar PÜ inden benim doktoru arayıp durumumu anlatmış. Doktorumun Servergazi acilini aramış. Orada o akşam tesadüfen göğüs hastalıkları uzmanı nöbetçiymiş. Onunla konsültasyon yapmışlar. Benim içim her duruma hazır halde bekliyorlarmış.
Ben ablamın kucağına yığılınca görevliler ‘kesmek için vakit harcamak istemediklerinden’ üzerimdeki parçalayarak çıkarmış. Birisi iki dişimi kırma pahasına ağzımdan boğazıma oksijen hortumu sallamış. O sırada kalp masajı yapmışlar. Kalp sağlam olduğu için fazla uğraştırmadan çalışmış. Beyne oksijenin zamanında gidip gitmediğinden emin olmadıkları için uyutup yoğun bakıma kaldırmışlar.
Orada gecenin bir vakti hikayesini yazdığım Angaralı gibi kendime gelip yaşama merhaba dedim.
Aslında benzeri olayları çok yaşadım; ama kalbimin durup çalışmasını ilk kez yaşamıştım.
Yeğenimin beyi olan 112 de görevli doktor enişte “dayı. Her kalbi duran yaşama geri dönmüyor. Milyonda bir ihtimal tekrar yaşama dönüyorlar. Yani senin için mucize olmuş” deyince ben kalbimin durup yeniden hayata ‘merhaba’ dediğim o günü doğum günü kabul ettim.
Yani 21 Aralık benim yaşama ikinci kez “merhaba” dediğim bir gündür.
Gerçekten evden çıkınca oralarda durağı olmayan sarı taksiye tesadüfen rast gelmekle başlayan ve sonrasında saniyesi saniyesine hastaneye yetişip orada yeniden hayata dönüş fırsatı bulmama bakınca bugünün benim için anlamı çok büyük.
Geçmişte yaşadığım bu anıyı okuyup hayata merhaba dememe bir şekilde tanık olan herkese buradan kocaman bir “MERHABA”.









                     


                    

2 yorum:

  1. Merhaba dostum, yaşadıklarını okuyunca inan ki ben de çok şey yaşadım. Doğum günün kutlu olsun.

    YanıtlaSil
  2. Çok sağol Emin bey. Kuşkusuz herkesin kendi yaşamında çok ilginç ve zorlu anlar vardır. Ben bugünü yaş günü olarak kabul edince. Kendimce nedenini açıkladım.

    YanıtlaSil