- Ben bu yazıyı 9 Temmuz 2015 günü yazıp Radikal bloga koymuştum. Blogda düşmeyince de geri almıştım. Ancak ertesi gün Radikal haberde Mardin’de 1700 yıllık tarihi kilisenin haraç mezat satışa çıkarıldığını görünce dayanamayıp yeniden bloga koymuştum.
- Çünkü Anadolu insanlığın ilk yıllarından beri göç yollarının üzerinde bulunmuş bir bölgedir. Burdur Hacılar ören bölgesinde iki üç yıl önce otuz bin yaşında bir kafatası bulunmuştu. Yapılan analizlerde İngilizlerin atası sakson kafatasıyla aynı olduğu ortaya çıkmıştı.
- Yine araştırmalar insanlığın ilk tarımla Anadolu’da Urfa bölgesinde tanıştığını yazıyor.
- Yani demem o ki Anadolu'nun tarihi insanlık tarihi kadar eski. Benim ilçemde Üyük denen bölgede eski çağlardan yerleşim yerinde çevre halkı kazı yapıp define arardı.
- Oysa Anadolu'nun her karış toprağı insanlık tarihinin taşıyan bu izler insanlığın bugün Anadolu’da yaşayan bizlere gelecek kuşaklara teslim edilmek üzere bıraktığı emanetlerdir.
- İnsanlık veya bir toplum kendine tarihin emaneti olan değerleri böyle satıp savacak veya tarümar edecek kadar zibidileşmişse o insandan veya toplumdan kimseye yarar kalmaz.
- Çünkü bir toplumun ekonomik, sosyal, kültürel, hukuksal olarak kendine çeki düzen verip siyasi istikrara kavuşmasının ölçüsü bence tarihine ve kültürüne ne kadar değer verdiğiyle ölçülür..
- Gidip görmedim; ama Avrupa’da birçok ülkenin tarihi Anadolu tarihinin yanında bebek bile sayılmazken o ülkeler tarihi mirasını öne çıkararak kimlik bulmaya çalışıyor. Budapeşte, Viyana gibi şehirler öyle. Daha önce de yazdım eski Paris 1900 yılından bu yana aynen korunuyor, tek çivi çakılmıyor.
- Ama biz dünya başkenti sayılacak İstanbul’un tarihinin doğasının içini sıçıp batırdık; orayı dünyanın en pis kocaman bir köyü haline getirdik. Yetmedi Anadolu'daki tarihi mirasını baraj, maraj deyip toprağın altına gömerken yetmedi şimdi de haraç mezat satılığa çıkarıyoruz.
- Bu konuda düşüncemi o gün yazımın sonuna yazmıştım. Onun için ertesi gün 1700 yıllık tarihi kilisenin satışına yönelik haberi dünkü yazımla birlikte paylaştım. Bu paylaşımdaki amacım; kendini birazcık insan sayan herkes benzer kaygılarda birleşip çoğalmasına dikkat çekmekti. Çünkü bana göre tarihi emanetleri korumayı önemsemezsek geleceğimiz bizi hep lanetle anacaktır.
- Yine o gün Radikal haberde yazıya koyduğum resimdeki yerle ilgili “Koruma kurulunun kararı bekleniyor. Tarih mi? Rüzgar santrali mi?” başlıklı haberi görünce dikkatimi çekti okumuştum.
- Haberde “Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait buluntuların çıktığı Silivri Fener Rum köyündeki araziye rüzgar gülü dikilmek isteniyor. Koruma Kurulu çıkan eserleri kurul rapor etmesine rağmen Abdullah Tivikli’nin sahip olduğu Silivri Enerji AŞ. Ye ait arazisini sit yaptırmamakta direniyor” deniliyor.
- Habere göre “Koruma Kurulunca 1. Derece arkeolojik sit ilan edilmesi gerekirken kurul aylardır vermedi. Şirketin ‘araziyi definecilere karşı koruyamayız. Üzerine beton döküp rüzgar gülleri dikelim’ şeklinde kurula teklifte bulunduğu iddia ediliyormuş”.
- Yani minareyi çalan kılıfı çoktan hazırlaması gibi bu salt alanı da anlaşılan ‘ham hum şaralop edilip’ sit alanı sahibinin isteği yerine getirilecek gibi.
- Siz şimdi “canım bunun şimdi önemi var? Bütün herkes ‘koalisyon kurulacak mı? Kurulacaksa kiminle kurulacak? Erken seçim olacak mı? Bu arada Suriye girilecek mi?” vb. gündemin asıl konuları varken sen kalkmış Silivri’deki tarihi kalıntıyı yazı konusu yapmışsın. Buna ne gerek vardı?” diyebilirsiniz.
- Bana göre işte böyle bir soruyu sordurttuğu için çok önemi var.
- Çünkü "iktidar kim olur? Koalisyon kurulmazsa ne olur? Seçimi kim kazanır?" vb. gündemi işgal eden sorular geçmişten bu yana olduğu gibi bundan böyle de toplumumuzun hep gündeminde olacak ve bir şekilde cevap bulacak.
- Ama bana göre Anadolu'nun çağlar öncesinden tarihi mirasını ve doğasını bir takım ekonomik gerekçeler üreterek ‘gelecek nesillere miras kalması gereken’ geçmişiyle ilgili izler taşıyan tarihini imha edip gelecek kuşaklara tamamen çölleşen bir çevre bırakmanın ayrıca toplumun tarihi belleğinin adeta dumura uğratılmasının ne cevabı ne de hesabı asla verilemeyecektir.
- Bugünkü kuşaklar; yani bizler ileride toplumsal bilinci yok eden en vahşi yaratıklar olarak anılmaktan ve lanetlenmekten asla kurtulamayacağız.
- Umarım bunun bilincine tez zamanda varılır bu yazıya konu olan yer gibi tarihi miraslarını korumayı başarırız; ayrıca elimizde kalan son doğal değerleri koruruz da gelecek kuşaklarımız bizi Taliban ve Işidle eşdeğerde vahşiler olarak ayıplayıp bizden utanç duymazlar.
- O gün bu yazıyı yazarken ekranda CNNTÜRK muhabiri ‘Eskişehir’de sahibinin yanında giden kedinin orada sokaktaki köpeğe saldırdığını; bunun üzerine köpeğin sahibinin kediyi tekmelediğini. Buna çevreden tepki gösterilirken çıkan olaylarda silah çekildiğini ve tartışmanın az kalsın silahlı kavgaya dönüşeceğini’ haber olarak veriyordu.
- Hani ‘Gülermisin? Ağlarmısın?’ diye bir deyim var ya aynı onun gibi.
- Tarihin onca önemli mirasının, doğasının rant kaygısıyla talan edilmesini, benzeri kaygılarla suların göllerin kurumasını ve yurdun çölleşmesi sonucu en doğal tarım ihtiyaçlarını bile dışarıdan almak zorunda kalmayı, hak arayan işçi eylemelerini, onca işyeri cinayetini, hukuksuzluğun adeta uygulanır hukuka dönüşmesini; kısacası kendinin ve geleceğinin yararını hiç önemsemeyen yurdum insanın hayvan sevgisi o kadar fazla ki; kedinin biri tarafından tekmelenmesine tepki olarak az kalsın cinayet bile işleyebilecek kadar duyarlılık gösterebiliyor.
- Gazetede okuduğum haberle tv. Ekranından duyduğum haber birleştirince ne yazacağımı, bu duyarlılığa ne yorum getireceğimi bilemedim.
- Yorumu bu yazıyı okuyanlara bırakıyorum.
27 Ekim 2016 Perşembe
BİZ KİMİZ? KİME BENZİYORUZ? BİLEN VAR MI?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Ne güzel tarih ile karışık, çevre ile barışık , gündem ile bezenmiş bir yazı olmuş.
YanıtlaSil