20 Ekim 2016 Perşembe

NOLDU ŞİNDİ GARİ



  • Seçim biteli üç gün geçti. Üstünüze afiyet biraz rahatsızım. Buna seçimlerde beklediğim sonucu alamamış olmanın can sıkıntısı da eklenince keyfim yok.
  •  
  • Ayrıca bir haftadır babam da rahatsız. Daha önce face book sayfamda paylaşmıştım. Babam doksa beş yaşında. Yani cumhurbaşkanının sembolünü açık artırmaya çıkarır gibi sorguladığı cumhuriyetten üç aş büyük.
  •  
  • Genetik olarak mirası sağlam bir ailenin çocuğuyum. Dedem Yemen'de savaşmış.
  •  
  • Dedem aslında Yemen'e ilk gidenlerden. Orada çavuş bile olmuş.
  •  
  • Ancak İttihatçıların önde gelenlerinden Cemal paşanın kırk bin kişilik ordunun lojistiğini doğru hesap edemeyip desteği sağlamadığı için o ordu tek silah atmadan İngiliz'e esir düşmüş. Dedem de en son o orduda olunca o da esir düşmüş. Sekiz yıla yakın esir düşmüş. Sonra gelmiş ayağının tozuyla kırk yaşına yakın kurtuluş savaşına katılmış.
  •  
  • Zaten bunları Hüseyin'in hikayesinde yazdım. Diyeceğim uzun ömürlü bir aileyiz. Buradan bakıp "babamın yaşı yeter artık" dediğimi sanmayın. Benden fazla yaşamayı hak ediyor. Çünkü çok şükür son rahatsızlığına kadar aspirin bile içmezdi. Bana göre benden fazla yaşamayı hak ediyor.
  •  
  • Abarttığımı sanmayın. Benim ciğerler gidik. Omurga desen haşat. Sabah dört akşam altı hap yutuyorum. Siz söyleyin şimdi yaşamayı hak eden doksan beş yıllık ömrü sonunda aspirin bile kullanmayan babam mı? Yoksa ben mi?
  •  
  • Bunları okuyup "bu adam yine zırvalıyor?" diyeceksiniz. Haklısınız.
  •  
  • Böyle zırvalıyordum. Kapının zili uzun uzun üç kez çaldı. Önce şaşırdım. Sonra aklıma bugün semt pazarı olduğu gelince bu zili çalanın bizim Aydınlı dayı olduğunu anladım. Bütün kasvetim gitti. Çünkü o ne zaman gelse neşem gelir.
  •  
  • Bu sırada pazara gitmeye hazırlanan eşim kapıyı açınca bizim dayı kendini içeri attı. Elindeki torbayı eşime uzattı. "kusura bakma gelin gızım. Çok değil. Emme dayın sene cevissiz gomaz. Marak edme" deyip salona geçti; benim bir şey dememi beklemeden salondaki koltuğuna kuruldu ve bana döndü "noldu gari şindi?" dedi.
  •  
  • Emin olun dün aklıma gelmişti. Dayı bugün geleceğini ve bu soruyu soracağını düşünmüştüm. Beni yanıltmadı.
  •  
  • O soruyu sorduktan sonra muzip yüz ifadesiyle "ben sene dedim de mi?" dedi. Ben cevap vermeyince devam etti. "hana bu adamı kendi isdimezse kimse bunu götürümez dedim de mi. Bak o guda dapırdırdadınız. Gider gibi oldu; döndü beş ayda ters getirdi hepinizi" dedi.
  •  
  • Ben bi şey diyecektim eliyle beni susturdu "ben sene dedim de mi? Bu PKK denen de onun adamı deye" deyince şaşırdım. Öyle bir şey dediğini hatırlamadım. O hatırlattı "hana dediydim ya. Ayının kırk hikayesi varımış. Kırkı da armıt üsdüne dediydim" deyince hatırladım.
  •  
  • O gün dayı "ne bu ya? Bunlan edce başka laf yok mu? Duddurmuşla bir PKK. Çözüm süreci deye" deyip ayının armut hikayesini anlatmıştı. Ayrıca Recep Tayyip Erdoğan kendi istemezse kimsenin ona bir şey yapamayacağını söylemişti. Bu da doğruydu. Şimdi onları hatırlatıyordu.
  •  
  • "Yalınız ben sene bişey deyen mi? Benim adama yazık oldu. Baya millete kendini sevdirdiydi; emme olmadı. Hele herkesin içinin yangın yeri gibi olduğu o Ankara'daki tren istasyonuna saldırı sırasında bir yerde bişey yoğuken o pulisle asgere bunla pusu gurdu ya. İşde ozman milletin sıdkı sıyrılıvedi. Emme öyledir. Millet işin ardını önünü bek düşünmez. Bakdı bombula patle patleveriyo. Şehit cenazeleri ulam ulam geliyo. 'Elin iyisinden benim kötüm daha eyidir' dedi; döndü buna" dedi.
  •  
  • "Benim adam"  dediği Selahattin Demirtaş'tı.
  •  
  • O bunları söylerken onu süzüyordum. Aklımdan böylelerini aşağılayan paylaşımlar geçti.
  •  
  • Dayı gibi insanları anlamayanlara içim acıdı. Öyleleri için bizim oralarda "çıktığı kabuğu beğenmeyen kestane bunlar" denir.
  •  
  • Yani halk her şeyin farkındaydı aslında. Selahattin Demirtaş'a samimi olarak sarılmışlardı. Ama PKK'yı da Abdullah Öcalan'ı da hiç sevmemişlerdi. Ondan söz açılınca hep onun için "bırak şu bebek katilini" diyorlardı. Çünkü tv. ekranlarında öyle tanıtılmıştı. Doğu ve Güneydoğu'da olan her muzurluğu ondan onlardan biliyorlardı. Aslında haksız da sayılmazlardı. Cumhurbaşkanı 7 Haziran seçimlerini beğenmemişti. Birden Suruç'ta patlayan bomba sonrası bombalar ve çatışmalar aldı başını gitti.
  •  
  • O sıra "iktidar saldırıyor. Onlar da kendini savunuyor" diye birileri savunmaya geçmişti PKK'yı.
  •  
  • Ama ne zaman Ankara garında patlayan bomba sonucu yüzün üzerinde yurttaş öldürüldü. Bütün ülke bu ölümlere üzülürken Diyarbakır ve Erzurum'da polis ve asker şehit edildi; işte o zaman millet anladı her şeyi. PKK iktidar saldırdığı için değil sanki iktidarın baskılarına zemin hazırlamak için saldırıyordu. Ankara katliamı sonrası ortada başka bir şey yokken Diyarbakır ve Erzurum'da asker ve polise pusu kurup saldırıp onları şehit etmenin başka bir anlamı yoktu. Dayı da ona işaret ediyordu.
  •  
  • O bunları anlatıp sustu. Sonra kendi "noldu gari şindi?" sorusunu cevaplamaya geçti.
  •  
  • "Ben sene bişey deyen mi? Heç bi bok olmaz. Çünküm bu adam tek başına değil. Ona da 'dur çüş decek' vardır etrafında. Öyle her şey hep onun dediği olup gidmez. Az sabırlı olcen" dedi.
  •  
  • Bu sırada eşim "Dayı ben pazara çıkacağım. Torbanın içine sevdiğin kurabiyelerden koydum. Teyzeyle afiyetle yiyin" deyince hemen toplandı. "Sağol gelin gızım. Ben bu gayfeyi de içip gidicen. Eyi bak benim adama. Boş adam değildir bu ha!" deyip beni övdükten sonra  "Ben bunu özleyon haftayı iple çekiyon. Güle güle gadın gızım" deyince eşim çıkıp gitti.
  •  
  • Onun arkasından bir süre bakan dayı neskafeden son yudumu içtikten sonra "hana demem az sabırlı olcen. Bu millet az şey görmedi. Birden galdırıp goyvermecen. O da bu milletin adamı. Hana ona deyon. Ona 'dur çüş decek olcek elbet'. Bu millet neler gördü? Neler?" dedi. Sonra gülümsedi "eh bene müsaade. Misafirin akıllısı goğulmudan kalkıp gitmeyi bilicek" dedi. Ben "ayıp ediyorsun dayı ne kovması?" derken o çoktan kalkmıştı. Güldü. "Telaşlanma. Ben lafın gelişi öyle dedim" dedi eşimin kendine bıraktığı torbayı aldı. İçine baktı. "Mübarekle insanın ağzında eriveyo da; ondan benim garıyla bunlara bek seviyoz" dedi ve geldiği gibi hızla gitti.  
  •  
  • Arkasından bakarken aklımda onun dedikleri ve yazımın başında Yemen çöllerinde içinde dedemin de bulunduğu kırk bin mevcuduyla bir ordunun desteksiz ve aç bırakılınca tek tüfek atmadan İngiliz'e esir düşmesi geldi.
  •  
  • "Yüzbaşı Selahattin romanında mı?" yoksa Falih Rıfkı'nın Zeytin Dağı romanında mı tren istasyonundaki kadının ısrarla sorduğu Yemen'e gidip gelmeyen kocası da sanırım o esirlerin içinde kalmıştı; ya da daha önce çölün ortasında İngiliz kurşunuyla şehit düşmüştü.
  •  
  • Hani demem önü ardı düşünülmeden bu halk çok maceralara sokuldu; çok şeyler yaşadı.
  •  
  • Kerameti kendine menkul olanların ardını önünü düşünmeden Yemen çölünde düşman önünde aç susuz bıraktıkları bu halkın çocukları esir kampından döndükten sonra güven duydukları için hiç düşünmeden Kemal Paşa'nın peşine düşüp yedi düvele kafa tuttu.
  •  
  • Aynı onun gibi onların çocukları da yarın güvendiği bir lider düşünce önlerine her şeyi sil baştan yapıp kendilerinin ve geleceği olan çocukları için yepyeni bir dünya kurmayı becerecektir elbet.
  •  
  • Sanırım Aydınlı dayı giderken "az sabırlı olucen" derken buna işaret ediyordu.
  •  
  • Onun "buna 'dur çüş decek biri vardır elbet" dediği aslında epeydir var olan bir gerçek.
  •  
  • Seçimden önce özellikle M. Ali Şahin 'parelelci' diye kimi tutuklamalara en son Koza gurubuna yapılanları işaret "bunlar doğru şeyler değil. Hukuksuzluklara bir son vermek" lazım diye iktidara ve dolaylı olarak cumhurbaşkanına uyarıda bulunmuştu.
  •  
  • Dünkü yazımda ona işaret etmiştim. M. Ali Şahin AKP içinde öyle kolay gözden çıkarılacak biri değildir. Hep görünmez durumda olsa da birçok konuda etkin olduğu bilinir. Cumhurbaşkanı Cem Uzan'la mücadeleye girdiğinde "yılanı yaralı bırakmayacaksın. Başını ezeceksin" diye ona bir yerde yol gösterip açık destek vermişti. Yani iktidarın seçimdeki başarısı tamam; ama kendi içinde gidişten memnun olmayan; özellikle cumhurbaşkanının başkanlık sistemi yolculuğuna açıkça eleştirip "bu bize uygun bir model değildir" diye karşı çıkan Abdullah Gül'ün yanında M. Ali Şahin var.
  •  
  • Ayrıca halk AKP yi 1 Kasım'da iktidara taşırken her şeye "evet" diyeceğinin de senedini vermedi.
  •  
  • Bu yazdıklarıma "ne yani; şimdi de AKP içindeki muhalefete mi umut bağlayacağız?" diye tepki gösterenler olabilir.
  •  
  • Bu tepkiyi gösteren ve seçim sonuçları sonunda diyecek söz bulamayıp sürekli AKP ye oy veren seçmeni suçlayanlara diyeceğim; 7 Haziran sonrası yaşananların ve yaşatılanların seçmende bir çekinme, bir korku yaratmasından daha doğal ne olabilir ki? Muhalefet asgari ücret 1500 tıl. Emekliye iki maaş ikramiyeden öteye halka ne vaat etti? Neyin güven verdi ki?
  •  
  • Öte yanda HDP bir türlü PKK'yla arasına bir mesafe koyamadı. PKK'dan kendini soyutlayamadı.
  •  
  • Bütün bunlara bakıp "Demem o ki halka güvenenlerin enseyi karartmasına gerek yok".
  •  
  • Halka güvenmeyip, halkıyla 'sürü bunlar, satılmışlar' diye alay edenler kendi gerçeğini tanımayan; ya da inkar edenlerdir. Benim onlarla hiç işim olmadı; olmaz da.
  • ,
  •  
  •  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder