16 Ekim 2016 Pazar

BİLİN BAKAM BU EVE KAÇ MAYIŞ GİRİYO?



O gün yine muzipliği üstündeydi. “Ben sene şindi bişey annadıcen sen o eve kaç mayış giriyo onu devecen. Bakam bilibilcen mi?”dedi ve anlatmaya başladı.

Bunların köyünde iki bacanak varmış. “Bacanakla da garıları da mayışlıymış.”

Onların köyünde hemen herkes her zaman gecenin saat üçünde kalkar; mevsimine göre ‘pamuğa, tütün kırmaya, zeytin toplamaya, kanaletlerde çalışmaya’ gider veya kendi bahçesinde çalışırmış.

Ve hepsinin bağ kuru veya sigortası varmış. Onun için bütün evli çiftler eninde sonunda emekli olur “evlene çift mayış girermiş”.

İşte o iki bacanak ve eşleri de bu şekilde “çift mayışlı” olarak geçinip gidiyormuş.

Derken her iki bacanağın eşi de “gıran girmiş gibi” peş peşe ölmüş. İki bacanak “ikisi de barabar dul galmış”Tabi “nedcekle? Köy yeri bekar adam işini nası görü? Üst baş nası yıkanır? Aş keş nası bişiri?. Zor tabi.”

Bu iki bacanak “dutmuş iki garı almış. Biri köyden. Ötesi ta İzmir’den...” Tabi aldıkları hanımların da ölen eşlerinden maaşları var. Onun için onları imam nikahıyla almışlar ki “garılan mayışı kesilmesin”

Bunu anlattı; sonra “şindi bil bakam; evlere kaça mayış giriyo?” diye sordu. Ben de ‘şu kadar yıl’matematik okumuşum; ‘çabuk hesap ettim.’ Bir kendinin, bir ölen eşinin, bir de yeni aldığı eşinin maaşı olmak üzere üçer maaş girdiğini hesap edip “evlere üçer maaş giriyor” dedim.

O gevrek gevrek güldü. “Hasapda öyle olması ilazım; emme öyle değil” dedi. Ve anlattı.

Bacanakların kayın biraderi yani ölen eşlerinin oğlan kardeşi köy meydanında “bunla ya bu aldıkları garılara nikah yapa, ya da gönderi. Ben gardeşlemin mayışını onu bunu yedirtmen. Şart olsun hökümete şikat ederin” demiş.

“Ede mi ede. Niye çünküm şart goşmuş. Edmezse kendi nikahı düşe” dedi.

Neyse kayın birader köy meydanında bunları söyleyince almış eski enişteleri “bi talaş.”

“Aldıkları garıları göndersele, köy yerinde garısız olmaz. Alıgosula gayınları bakıp duru.” Hal böyle olunca köyden evlenen enişte imam nikahlı eşine “ben sene nikah gıyam” demiş.

Tabi kadın hemen olur dememiş. Niye? “Çünküm nikah gıyayasa bu sefer gocasından galan mayışından olucek”

Onun için adamın teklifine “ben bir şartla kabul ederin. Bene altmış bin lira tazminat öde. Ben mayışımdan vazgeçip sene nikah olurun” demiş. Başlamışlar pazarlığa. “öte edmişle beri gidmişle” Adam kadınla “kırk bine sulh olup basmış nikahı”

O bunu anlatınca ben “öbür bacanak ne yaptı?” dedim. Güldü. “dur acalan ne? Şindi onu decevecen ya. Onun garı da ‘sen de bene altmış bin verisen ben sen nikah olurun’ dedi. Hadi köyden evlenenin garı işde gayıtda çalışır adamın zararı gurtara. Şehir garısı işe gayıda gelmezi ki” dedi.

Uzatmayalım. Şehirden evlenen bacanak ‘ne olursa olsun’ şehirli kadına istediği parayı verecekmiş; ama şehirli kadın “ben burada duramam” deyip çekip gitmiş. Tabi adam da arkasından gitmiş.

“Yanim işini bilen işini yolunu godu. Aldı garı da bek hamaraddı. Şindi o da emekli oldu. Gine eve çift mayış giriyo” dedi.

Öbür adamı sordum. “Nedcek. Garının arkasından giddiydi. Ötelede gelmiş. Guyru gula düşürmüş, perişandı” dedi.

“O da o kadını bırakıp köyden evlense olmaz mıydı?” dedim. “Olmaz mı? Olurdu; emme şehirli garı bek güzelidi bırakımadı” dedi.

 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder