İnsanlar günlük yaşamlarında sürekli birbirlerine bir
şeyler anlatırlar. Anlattıkları ancak anlatılanın anladığı kadar bir anlam
ifade eder
Mevlana’ya ait olduğu söylenen “sen ne bilirsen bil.
Söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır” diye ifade edilen özlü söz de
bunu anlatıyor.
Kişilerin birbirine sohbet amacıyla söylediklerinin
ötesinde bir de insanlara bir şey öğretme görevi olanların anlattıkları vardır.
Örneğin öğretmenler. Bunların başarısı anlattıkları dersin ne kadarını
öğrenciye anlaştırdığıyla ölçülür. Buradan anlaşılacağı gibi öğretmenin görevi
öğrencisine bir konuda ders anlatmakla bitmiyor. Anlattığı dersi aynı zamanda
karşısındakinin anlamasını sağlama gibi de bir görevi var.
Bunun gibi toplumu etkileme olasılığı olanlar olarak
belli konularda bilgi verenler var. Bunlar “gazeteci, bilim insanı ya da belki
konularda bilgilenmiş aydın” diye sıfatlandırılır.
Bir de yine toplumu etkileme olasılığı olan
siyasetçiler vardır. Onlar da sürekli değişik konularda topluma bilgi verirler.
Burada toplumu etkileme olasılığı olan ve “gazeteci,
bilim insanı, aydın” sıfatını almış kişilerin topluma doğru bilgi verme ve
verdiği bilgiyi anlaştırma gibi bir de görevi vardır. Tıpkı öğretmenler gibi
anlattıklarını anlaştıramaya özen gösterirlerse görevlerini doğru ve hakkıyla
yerine getirmiş olurlar.
Siyasetçininse böyle bir yükümlülüğü yoktur ya da o
öyle bir sorumluluk duymazsa yadırganmazlar.
Çünkü siyasetçinin asıl amacı toplumu kendi siyasi
çıkarı doğrultusunda yönlendirmektir; onun için söylediğinin doğru olup
olmadığı değil hitap ettiği kitleyi ne kadar etkilediği önemlidir. Onlar için
“dün dündür; bugün bugündür.”
Yazım böyle bir giriş yapma nedenim; özellikle
internet kullanımının yaygınlığı ve sosyal medya denen ağın giderek
genişlemesiyle buralarda dolaşan bilgilerin doğruluğu ve doğru anlaşılmasının
toplumun dirliğini, barışını; yani geleceğini olumlu yönden etkilemesi
anlamında çok önem kazanıyor olmasıdır.
Yani sosyal medya denen alanda ne kadar doğru bilgi
dolaşırsa ve bu doğru bilgiler ne kadar doğru ve anlaşılır bir dille ifade
edilirse internet kullanımı o oranda toplumun hayrına olur. Aksi ise toplumun
zararına; toplum aleyhine istenmeyen sonuçlarının doğmasına neden olur.
Çünkü bizim toplumsal yapımız farklı etnik kimlikleri,
farklı inanç yapısı ve neredeyse insanlık tarihi kadar eskiye dayanan tarihi
geçmişiyle çok netameli bir özellik taşıyor.
Özellikle etnik kimlik ve inanç farklılıklarının
yaşattığı dramlar için öyle çok eskilere gitmeye de gerek yok. Çünkü yakın
tarihimizde de birçok toplumsal dramlar yaşanmış ve hala yaşanmaya devam
ediyor.
Burada özellikle bu yakın tarihimizde yaşanan ve hala
yaşanmaya devam eden dramları yaşayan taraflarının doğru bilgilerle donanıp
birbirini doğru anlaması çok önem kazanıyor.
Toplumun doğru bilgilerle donanıp birbirini doğru
anlaması için yukarıda saydığım toplumu etkileme özelliği olan ve doğru bilgi
vermekle yükümlü kişi ve kuruluşların kitle iletişim kanallarını kullanarak bu
bilgileri doğru ve anlaşılır dille topluma vermesi gerekiyor.
Yoksa “ağzı olan konuşur” gibi daha çok siyasi yönlendirme
amacıyla eksik veya yanlış bilgileri sürekli sosyal medyaya servis eden
çevreler toplumda etkin olursa o toplumda dirlik düzen kalmaz. O toplumun
geleceği aydınlanmadığı gibi giderek kararır.
Toplumların doğru bilgilenmesi için de öncelikle toplumu
oluşturan bireylerin kendilerini hapsettiği ön yargı duvarlarını yıkmasına
yardımcı olmak gerekiyor. Bunun yolu da öfkesiz, küfürsüz, ötekini aşağılamadan
doğru ve anlaşılır bir dille toplumu körleştiren ön yargılarla ilgili onları
bilgilendirmekten geçer.
Bana göre ‘özellikle günümüzde’ sosyal medyada yer
alan, sayfa açmış ve toplumun birliğinden, dirliğinden ve barış içinde
yaşanacak aydınlık geleceğinden yana olan herkesin sayfasına düşen bilgileri
mutlaka doğrulaması ve olanağı ölçüsünde doğru bilgilere ulaşmaya çalışması
giderek daha çok önem kazandı.
Çünkü toplumsal savrulmalar; ya da çözülmeler bir anda
olan işler değildir. Toplumsal duyarlılığı olanların fark ettiği; içinde
yaşadığı topumun geleceğini hiç umursamadan gününü gün edenlerin ancak gerçekleştiğinde
tingidek düştüğü bir zaman sürecindeki gelişmeler sonucu toplumsal savrulma
veya çözülmeler gerçekleşir.
Örneğin; daha önce birkaç kez yazdığım; İran Ankara
Büyükelçisinin Radikal yazarı Murat Yetkin’e söylediği Sovyetlerin yıkılışı
Sovyet devriminin yıl dönümünün kutlanmasından bir ay gibi süre sonunda
gerçekleşti. İran İslam devrimi de İran istihbaratının İran şahına “her şey
normal; halk sakin, işinde kaydında” diye rapor vermesinden iki üç gün sonra
gerçekleşti. Suriye’de ilk gösteriler 15 Mart 2011 de başladı; bu gösteriler 79
gün sonra ülke çapında iç savaşa dönüştü.
“Arap baharı” denen süreç de öyle. O ülkelerde biriken
ya da birilerinin biriktirdiği toplumsal buhar bir anda kazanı patlatınca o
“Arap baharı” yaşayan ülkeler alt üst oldu. Geçtiğimiz Temmuz ayının 15 inde ülkemizde gerçekleşen darbe girişimi de olağan bir yaz akşamında herkes günlük gailesi içindeyken gerçekleşti.
Buradan bakınca bölgemizde; hatta dünyada ‘Yugoslavya
örneğinde olduğu gibi’ ülkelerin alt süt oluşu çok yakın zamanda gerçekleşti. O
ülkelerde yaşayan gününü gün etmekten başka kaygı taşımayanlar eminim o altüst
oluşların sersemliğini uzun süre üzerlerinden atamadılar. Toplumsal kaygı
taşıyan ve yaşanan sürecin farkında olanlarsa görüp bildiklerini topluma doğru
bir dille anlatıp, anlattıklarını doğru anlaştıramadıkları için aynı felaketi
onlar da yaşadı.
Buraya yazdıklarımdan anlatmak istediğimi tekrar
edersem bütün farklılıklarıyla Türkiye Halkı dirlik içinde aydınlık bir gelecek
istiyorsa birbirini doğru anlamak; birbirine bildiği doğruları anlaştırmak
zorundadır. Bunun için internetin kolayladığı iletişim olanağı doğru kullanmak
gerekir. Yani küfürsüz, öfkesiz, ötekini aşağılamadan kendini anlatmaya;
karşındakini anlamaya çalışmak için çaba içinde olmak gerekir.
Sayfama düşen paylaşımlar veya haberler veya kimi
‘aydın’ sıfatı taşıyanların yazdıkları bana bu yazıyı yazdırdı.
Umarım muradımı doğru anlaşılır olarak ifade
edebilmişimdir.
Üşenmeden okuyup öyle düşünenlere veya eleştirel
yorumda bulunan herkese buradan kocaman bir merhaba…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder