24 Ekim 2016 Pazartesi

MARİFET ANLATMAK DEĞİL! ANLATTIĞINI DOĞRU ANLAŞTIRMAKTIR




İnsanlar günlük yaşamlarında sürekli birbirlerine bir şeyler anlatırlar. Anlattıkları ancak anlatılanın anladığı kadar bir anlam ifade eder

Mevlana’ya ait olduğu söylenen “sen ne bilirsen bil. Söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır” diye ifade edilen özlü söz de bunu anlatıyor.

Kişilerin birbirine sohbet amacıyla söylediklerinin ötesinde bir de insanlara bir şey öğretme görevi olanların anlattıkları vardır. Örneğin öğretmenler. Bunların başarısı anlattıkları dersin ne kadarını öğrenciye anlaştırdığıyla ölçülür. Buradan anlaşılacağı gibi öğretmenin görevi öğrencisine bir konuda ders anlatmakla bitmiyor. Anlattığı dersi aynı zamanda karşısındakinin anlamasını sağlama gibi de bir görevi var.

Bunun gibi toplumu etkileme olasılığı olanlar olarak belli konularda bilgi verenler var. Bunlar “gazeteci, bilim insanı ya da belki konularda bilgilenmiş aydın” diye sıfatlandırılır.

Bir de yine toplumu etkileme olasılığı olan siyasetçiler vardır. Onlar da sürekli değişik konularda topluma bilgi verirler.

Burada toplumu etkileme olasılığı olan ve “gazeteci, bilim insanı, aydın” sıfatını almış kişilerin topluma doğru bilgi verme ve verdiği bilgiyi anlaştırma gibi bir de görevi vardır. Tıpkı öğretmenler gibi anlattıklarını anlaştıramaya özen gösterirlerse görevlerini doğru ve hakkıyla yerine getirmiş olurlar.

Siyasetçininse böyle bir yükümlülüğü yoktur ya da o öyle bir sorumluluk duymazsa yadırganmazlar.

Çünkü siyasetçinin asıl amacı toplumu kendi siyasi çıkarı doğrultusunda yönlendirmektir; onun için söylediğinin doğru olup olmadığı değil hitap ettiği kitleyi ne kadar etkilediği önemlidir. Onlar için “dün dündür; bugün bugündür.”

Yazım böyle bir giriş yapma nedenim; özellikle internet kullanımının yaygınlığı ve sosyal medya denen ağın giderek genişlemesiyle buralarda dolaşan bilgilerin doğruluğu ve doğru anlaşılmasının toplumun dirliğini, barışını; yani geleceğini olumlu yönden etkilemesi anlamında çok önem kazanıyor olmasıdır.

Yani sosyal medya denen alanda ne kadar doğru bilgi dolaşırsa ve bu doğru bilgiler ne kadar doğru ve anlaşılır bir dille ifade edilirse internet kullanımı o oranda toplumun hayrına olur. Aksi ise toplumun zararına; toplum aleyhine istenmeyen sonuçlarının doğmasına neden olur.

Çünkü bizim toplumsal yapımız farklı etnik kimlikleri, farklı inanç yapısı ve neredeyse insanlık tarihi kadar eskiye dayanan tarihi geçmişiyle çok netameli bir özellik taşıyor.

Özellikle etnik kimlik ve inanç farklılıklarının yaşattığı dramlar için öyle çok eskilere gitmeye de gerek yok. Çünkü yakın tarihimizde de birçok toplumsal dramlar yaşanmış ve hala yaşanmaya devam ediyor.

Burada özellikle bu yakın tarihimizde yaşanan ve hala yaşanmaya devam eden dramları yaşayan taraflarının doğru bilgilerle donanıp birbirini doğru anlaması çok önem kazanıyor.

Toplumun doğru bilgilerle donanıp birbirini doğru anlaması için yukarıda saydığım toplumu etkileme özelliği olan ve doğru bilgi vermekle yükümlü kişi ve kuruluşların kitle iletişim kanallarını kullanarak bu bilgileri doğru ve anlaşılır dille topluma vermesi gerekiyor.

Yoksa “ağzı olan konuşur” gibi daha çok siyasi yönlendirme amacıyla eksik veya yanlış bilgileri sürekli sosyal medyaya servis eden çevreler toplumda etkin olursa o toplumda dirlik düzen kalmaz. O toplumun geleceği aydınlanmadığı gibi giderek kararır.

Toplumların doğru bilgilenmesi için de öncelikle toplumu oluşturan bireylerin kendilerini hapsettiği ön yargı duvarlarını yıkmasına yardımcı olmak gerekiyor. Bunun yolu da öfkesiz, küfürsüz, ötekini aşağılamadan doğru ve anlaşılır bir dille toplumu körleştiren ön yargılarla ilgili onları bilgilendirmekten geçer.

Bana göre ‘özellikle günümüzde’ sosyal medyada yer alan, sayfa açmış ve toplumun birliğinden, dirliğinden ve barış içinde yaşanacak aydınlık geleceğinden yana olan herkesin sayfasına düşen bilgileri mutlaka doğrulaması ve olanağı ölçüsünde doğru bilgilere ulaşmaya çalışması giderek daha çok önem kazandı.

Çünkü toplumsal savrulmalar; ya da çözülmeler bir anda olan işler değildir. Toplumsal duyarlılığı olanların fark ettiği; içinde yaşadığı topumun geleceğini hiç umursamadan gününü gün edenlerin ancak gerçekleştiğinde tingidek düştüğü bir zaman sürecindeki gelişmeler sonucu toplumsal savrulma veya çözülmeler gerçekleşir.

Örneğin; daha önce birkaç kez yazdığım; İran Ankara Büyükelçisinin Radikal yazarı Murat Yetkin’e söylediği Sovyetlerin yıkılışı Sovyet devriminin yıl dönümünün kutlanmasından bir ay gibi süre sonunda gerçekleşti. İran İslam devrimi de İran istihbaratının İran şahına “her şey normal; halk sakin, işinde kaydında” diye rapor vermesinden iki üç gün sonra gerçekleşti. Suriye’de ilk gösteriler 15 Mart 2011 de başladı; bu gösteriler 79 gün sonra ülke çapında iç savaşa dönüştü.

“Arap baharı” denen süreç de öyle. O ülkelerde biriken ya da birilerinin biriktirdiği toplumsal buhar bir anda kazanı patlatınca o “Arap baharı” yaşayan ülkeler alt üst oldu. Geçtiğimiz Temmuz ayının 15 inde ülkemizde gerçekleşen darbe girişimi de olağan bir yaz akşamında herkes günlük gailesi içindeyken gerçekleşti.

Buradan bakınca bölgemizde; hatta dünyada ‘Yugoslavya örneğinde olduğu gibi’ ülkelerin alt süt oluşu çok yakın zamanda gerçekleşti. O ülkelerde yaşayan gününü gün etmekten başka kaygı taşımayanlar eminim o altüst oluşların sersemliğini uzun süre üzerlerinden atamadılar. Toplumsal kaygı taşıyan ve yaşanan sürecin farkında olanlarsa görüp bildiklerini topluma doğru bir dille anlatıp, anlattıklarını doğru anlaştıramadıkları için aynı felaketi onlar da yaşadı.

Buraya yazdıklarımdan anlatmak istediğimi tekrar edersem bütün farklılıklarıyla Türkiye Halkı dirlik içinde aydınlık bir gelecek istiyorsa birbirini doğru anlamak; birbirine bildiği doğruları anlaştırmak zorundadır. Bunun için internetin kolayladığı iletişim olanağı doğru kullanmak gerekir. Yani küfürsüz, öfkesiz, ötekini aşağılamadan kendini anlatmaya; karşındakini anlamaya çalışmak için çaba içinde olmak gerekir.

Sayfama düşen paylaşımlar veya haberler veya kimi ‘aydın’ sıfatı taşıyanların yazdıkları bana bu yazıyı yazdırdı.

Umarım muradımı doğru anlaşılır olarak ifade edebilmişimdir.

Üşenmeden okuyup öyle düşünenlere veya eleştirel yorumda bulunan herkese buradan kocaman bir merhaba…



  





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder