Merhaba; nihayet beklenen Musul operasyonu başlamış.
ABD den Savunma Bakanlığından yapılan açıklamaya göre operasyon
Irak tarafından peşmerge desteğiyle Işid Musul'dan temizlenene kadar
sürecekmiş.
Irak başbakanı Ebadi Musul’a sadece asker ve polis gireceğini
açıklamış ve Musul halkını güvenlik kuvvetleriyle dayanışmaya çağırmış.
Koalisyon ise sadece hava desteği sağlayacakmış. Yani kara
harekatı sadece Irak ordusu ve peşmergelerle yürütülüyor. Işid bütün gücünü
oraya yığdı. Yani kimse bu operasyonun öyle hemen olup biteceğini sanmasın. Belki
bütün Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmesine yol açacak bir süreç olacak.
Türkiye bu harekata kara ordusuyla katılmayı çok
istiyordu. Sanırım ABD işi oldu bittiye getirdi ve bu operasyonun kara
harekatının sadece Irak tarafından yapılmasının yolunu açtı.
Yani günlerdir Başika üzerinden iktidarın Irak'la
giriştiği polemikte şimdilik Abadi ön almış oldu.
"Şimdilik" diye yazdım. Çünkü Türk dış işlerinin
ABD ye Musul'a Şii güçler girerse bunun yüz yıl sürecek mezhep savaşlarına yol
açacağı yönünde açıklaması orada duruyor.
"Bu akıl nasıl bir akıl? Kimin aklı?" bilemem; ama bence '17 saniyelik sınır ihlali 'diye Rus uçağını düşüren akla çok benziyor.
Musul Halkının çoğunluğu Sünni. Irak ordusu Şii ağırlıklı.
Gerçi arada Peşmerge var; ama Musul'da çatışmanın her an mezhep savaşlarına
dönüşme tehlikesi var. Yani bir provokasyon sonucu. Çünkü Şii İran var. İran'ın
ardında Rusya var.
Her ne kadar koalisyon güçlerinden bahsedilse de;
şimdilik "kesip biçen" olarak ABD gözüküyor.
Bizim Genel Kurmay Başkanı ABD de ABD li mevkidaşı ile
görüşmüş."Ne görüştü?"
İki üç gün önce İstanbul'daki enerji konferansına katılan
Putin bizim Cumhurbaşkanıyla görüştü. "Ne görüştü?" Şimdilik bu
soruların cevabı bilinmiyor. Bunların sonuçları önümüzdeki günlerde ortaya
çıkınca ne görüşüldüğünü anlayacağız.
Ancak yukarıda da yazdım. Bu operasyon; ya da savaş hemen
bugünden yarına sonuç alacak bir savaş olmayacak. Belki bütün Ortadoğu’da
sınırların yeniden çizilmesine yol açacak bir süreç olacak.
Buradan bakınca benim aklım hala iki yıl önce İran
Büyükelçisinin o sıra yayında olan Radikal yazarı Murat Yetkin'e verdiği
röportajda söylediklerinde.
Büyükelçi o röportajda Rusya’nın Sovyetler Birliği olduğu
dönemde Ekim Devriminin yıl dönümü törenlerini izledikten bir ay sonra
Sovyetlerin çöktüğünü; İran’da Şah iktidarı sürerken İran istihbaratı Şah’a “her
şey yolunda. İran Kapalı çarşısından halk olağan alışverişinde” diye istihbarat
raporu verdikten iki gün sonra İran İslam devriminin gerçekleştiğini söylemiş;
buradan hareketle Suriye’yi işaret ederek “Suriye’nin başına gelenler pek ala
bizim de başımıza gelebilir. Onun için İran ve Türkiye’nin Suriye politikasını
birlikte yürütmesi her iki halkın lehinedir” demişti.
Büyükelçi aslında bir gerçeği işaret ediyordu. Nitekim 15
Temmuz darbesi de olağan bir günün akşamında gerçekleşmiş; ama darbeciler başarı
sağlayamamıştı.
Putin’in Türkiye ile ilişkiyi “ülkeler arasında dostluklar
değil çıkar ilişkileri üzerinden politika yürütmek önemlidir” anlamında yaptığı
tanımlama da bir başka gerçeğe işaret ediyor.
ABD nin 1979 da ‘Ilımlı İslam Ülkesi’ projesi için AB ile
birlikte kotardığı İran devrimi sonrası iktidarı Radikal İslamcılara
kaptırmasının kuyruk acısı hala orada duruyor.
ABD İran’da iktidarı Radikal İslamcılara kaptırması
nedeniyle ‘sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yediği gibi’ Ortadoğu’ya örnek
olacak ‘Ilımlı İslam Ülke’ projesini Türkiye’ye kaydırınca 12 Eylül 1980 de ‘oğlanlarına’
darbe yaptırdıktan sonra Ilımlı İslam projesi için oluşturacağı yeşil kuşak
zeminini hazırlamada uygun gördüğü Fetullah Gülen ve tarikatına yol verirken
projenin başındaki Fetullah Gülen’i ABD ye götürdü; orada tutuyor ve o proje
henüz hayata geçmedi.
Bütün yazdıklarımı üst üste koyunca “bu pilav daha çok su
kaldırır” gibi Musul savaşı ile ilgili gelişmeler beraberinde sürekli değişen
sonuçları da getirecek elbet. "Onun için Türkiye dış işlerinin apar topar yüz
yıl sürecek mezhep savaşlarından dem vurması bana biraz 17 saniyelik sınır
ihlali sonucu Rus uçağının düşürülmesi gibi önü ardı düşünülmeden yapılan bir
açıklama gibi geliyor" demiştim; ama Abdülkadir Selvi'nin bu günkü yazısında Türkiye'nin B ve C planlarını Musul operasyonu için Peşmerge'nin daveti veya Musul'daki Sünni Arapların çağrısı üzerine Musul operasyonuna dahil olmak olarak açıklamış. Yani "kapıdan giremezse pencereden olmadı bacadan girmek" gibi bir şey. Buradan bakınca içimden "akıl akıl gel biraz da bizim iktidara; olmadı dış işlerine takıl" diye geçirdim. Yani bu akılla gidilen askerlikten tezkere alınmasının olanaksız olduğunu düşündüm; umarım yanılıyorum.
Umarım, dilerim şu anda Türkiye’yi yöneten akıl ve ona
muhalefet eden akıl çok akıllıca davranıp ülkeyi ucu bucağı belirsiz maceralara
sokmaya kalkmaz.
Çünkü; bilinmelidir ki! Eninde sonunda Musul üzerinden belirlenecek Ortadoğu’nun
kaderi uluslararası bir sorundur. Yani Ortadoğu mevcut zenginlikleriyle daha
uzun süre başında özellikle emperyalist devletlerin kırılıp geçeceği bir
bölgedir.
Yani diyeceğim; bu kırılıp geçmeler sonunda Türkiye'nin
paramparça olma riskini ortadan kaldırmak bugün siyaset yapan kurumlarla
birlikte yurttaş sorumluluğu taşıyan herkese, bütün sivil toplum örgütlerine,
bütün meslek örgütlerine, bütün demokratik kitle örgütlerine, bütün kanaat
önderi kurum ve kişilere önemli görevler düşüyor.
Benim asıl dileğim sıradan yurttaşına kadar herkesin bunun
farkında olması.
Ben şahsen kendi anladığım kadarıyla süreci böyle
anlatmayı seçtim. Umarım okunur ve okuyanlar kendi niyetlerini saklı tutup
yazılanı yazıldığı gibi anlar.
Yazımı buraya kadar sabırla okuyan herkese MERHABA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder