16 Ekim 2016 Pazar

MUSUL OPERASYONU NİHAYET BAŞLAMIŞ



Merhaba; nihayet beklenen Musul operasyonu başlamış.

ABD den Savunma Bakanlığından yapılan açıklamaya göre operasyon Irak tarafından peşmerge desteğiyle Işid Musul'dan temizlenene kadar sürecekmiş.

Irak başbakanı Ebadi Musul’a sadece asker ve polis gireceğini açıklamış ve Musul halkını güvenlik kuvvetleriyle dayanışmaya çağırmış.

Koalisyon ise sadece hava desteği sağlayacakmış. Yani kara harekatı sadece Irak ordusu ve peşmergelerle yürütülüyor. Işid bütün gücünü oraya yığdı. Yani kimse bu operasyonun öyle hemen olup biteceğini sanmasın. Belki bütün Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmesine yol açacak bir süreç olacak.

Türkiye bu harekata kara ordusuyla katılmayı çok istiyordu. Sanırım ABD işi oldu bittiye getirdi ve bu operasyonun kara harekatının sadece Irak tarafından yapılmasının yolunu açtı.

Yani günlerdir Başika üzerinden iktidarın Irak'la giriştiği polemikte şimdilik Abadi ön almış oldu.

"Şimdilik" diye yazdım. Çünkü Türk dış işlerinin ABD ye Musul'a Şii güçler girerse bunun yüz yıl sürecek mezhep savaşlarına yol açacağı yönünde açıklaması orada duruyor.

"Bu akıl nasıl bir akıl? Kimin aklı?" bilemem; ama bence '17 saniyelik sınır ihlali 'diye Rus uçağını düşüren akla çok benziyor.

Musul Halkının çoğunluğu Sünni. Irak ordusu Şii ağırlıklı. Gerçi arada Peşmerge var; ama Musul'da çatışmanın her an mezhep savaşlarına dönüşme tehlikesi var. Yani bir provokasyon sonucu. Çünkü Şii İran var. İran'ın ardında Rusya var.

Her ne kadar koalisyon güçlerinden bahsedilse de; şimdilik "kesip biçen" olarak ABD gözüküyor.

Bizim Genel Kurmay Başkanı ABD de ABD li mevkidaşı ile görüşmüş."Ne görüştü?"

İki üç gün önce İstanbul'daki enerji konferansına katılan Putin bizim Cumhurbaşkanıyla görüştü. "Ne görüştü?" Şimdilik bu soruların cevabı bilinmiyor. Bunların sonuçları önümüzdeki günlerde ortaya çıkınca ne görüşüldüğünü anlayacağız.

Ancak yukarıda da yazdım. Bu operasyon; ya da savaş hemen bugünden yarına sonuç alacak bir savaş olmayacak. Belki bütün Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmesine yol açacak bir süreç olacak.

Buradan bakınca benim aklım hala iki yıl önce İran Büyükelçisinin o sıra yayında olan Radikal yazarı Murat Yetkin'e verdiği röportajda söylediklerinde.

Büyükelçi o röportajda Rusya’nın Sovyetler Birliği olduğu dönemde Ekim Devriminin yıl dönümü törenlerini izledikten bir ay sonra Sovyetlerin çöktüğünü; İran’da Şah iktidarı sürerken İran istihbaratı Şah’a “her şey yolunda. İran Kapalı çarşısından halk olağan alışverişinde” diye istihbarat raporu verdikten iki gün sonra İran İslam devriminin gerçekleştiğini söylemiş; buradan hareketle Suriye’yi işaret ederek “Suriye’nin başına gelenler pek ala bizim de başımıza gelebilir. Onun için İran ve Türkiye’nin Suriye politikasını birlikte yürütmesi her iki halkın lehinedir” demişti.

Büyükelçi aslında bir gerçeği işaret ediyordu. Nitekim 15 Temmuz darbesi de olağan bir günün akşamında gerçekleşmiş; ama darbeciler başarı sağlayamamıştı.

Putin’in Türkiye ile ilişkiyi “ülkeler arasında dostluklar değil çıkar ilişkileri üzerinden politika yürütmek önemlidir” anlamında yaptığı tanımlama da bir başka gerçeğe işaret ediyor.

ABD nin 1979 da ‘Ilımlı İslam Ülkesi’ projesi için AB ile birlikte kotardığı İran devrimi sonrası iktidarı Radikal İslamcılara kaptırmasının kuyruk acısı hala orada duruyor.

ABD İran’da iktidarı Radikal İslamcılara kaptırması nedeniyle ‘sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yediği gibi’ Ortadoğu’ya örnek olacak ‘Ilımlı İslam Ülke’ projesini Türkiye’ye kaydırınca 12 Eylül 1980 de ‘oğlanlarına’ darbe yaptırdıktan sonra Ilımlı İslam projesi için oluşturacağı yeşil kuşak zeminini hazırlamada uygun gördüğü Fetullah Gülen ve tarikatına yol verirken projenin başındaki Fetullah Gülen’i ABD ye götürdü; orada tutuyor ve o proje henüz hayata geçmedi.

Bütün yazdıklarımı üst üste koyunca “bu pilav daha çok su kaldırır” gibi Musul savaşı ile ilgili gelişmeler beraberinde sürekli değişen sonuçları da getirecek elbet. "Onun için Türkiye dış işlerinin apar topar yüz yıl sürecek mezhep savaşlarından dem vurması bana biraz 17 saniyelik sınır ihlali sonucu Rus uçağının düşürülmesi gibi önü ardı düşünülmeden yapılan bir açıklama gibi geliyor" demiştim; ama Abdülkadir Selvi'nin bu günkü yazısında Türkiye'nin B ve C planlarını Musul operasyonu için Peşmerge'nin daveti veya Musul'daki Sünni Arapların çağrısı üzerine Musul operasyonuna dahil olmak olarak açıklamış. Yani "kapıdan giremezse pencereden olmadı bacadan girmek" gibi bir şey. Buradan bakınca içimden "akıl akıl gel biraz da bizim iktidara; olmadı dış işlerine takıl" diye geçirdim. Yani bu akılla gidilen askerlikten tezkere alınmasının olanaksız olduğunu düşündüm; umarım yanılıyorum.

Umarım, dilerim şu anda Türkiye’yi yöneten akıl ve ona muhalefet eden akıl çok akıllıca davranıp ülkeyi ucu bucağı belirsiz maceralara sokmaya kalkmaz. 

Çünkü; bilinmelidir ki! Eninde sonunda Musul üzerinden belirlenecek Ortadoğu’nun kaderi uluslararası bir sorundur. Yani Ortadoğu mevcut zenginlikleriyle daha uzun süre başında özellikle emperyalist devletlerin kırılıp geçeceği bir bölgedir.

Yani diyeceğim; bu kırılıp geçmeler sonunda Türkiye'nin paramparça olma riskini ortadan kaldırmak bugün siyaset yapan kurumlarla birlikte yurttaş sorumluluğu taşıyan herkese, bütün sivil toplum örgütlerine, bütün meslek örgütlerine, bütün demokratik kitle örgütlerine, bütün kanaat önderi kurum ve kişilere önemli görevler düşüyor.

Benim asıl dileğim sıradan yurttaşına kadar herkesin bunun farkında olması.

Ben şahsen kendi anladığım kadarıyla süreci böyle anlatmayı seçtim. Umarım okunur ve okuyanlar kendi niyetlerini saklı tutup yazılanı yazıldığı gibi anlar.

Yazımı buraya kadar sabırla okuyan herkese MERHABA


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder