31 Ekim 2016 Pazartesi

CUMHURİYETİN KURULUŞ SÜRECİ ÖNCESİ




Merhaba; önümüzdeki günlerde 93. yıl dönümü kutlanacak olan Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş sürecine 'nasıl gelindiği?' pek bilinmez.
Aşağıdaki anekdot o günlere nasıl gelindiğini anlatıyor.
İstanbul'da İngilizlerin basarak yayından men ettiği gazetesi kapatılan ve Mustafa Kemal tarafından Ankara'ya çağrılan Yunus Nadi 1920 Nisan ayının başında geldiği Ankara'daki izlenimlerini şöyle anlatır.  
"Gazetem İngilizler tarafından basılıp kapatıldıktan sonra Ankara'dan Mustafa Kemal'den gelen telgrafta beni oraya çağırdığını öğrendim. Bunun üzerine önce matbaa makinelerini İnebolu üzerinden Ankara'ya gönderdim. Sonra iki arkadaşımla birlikte Mudanya üzerinden kara yoluyla Ankara'ya gittim. 
Ankara'ya varınca her tarafın çamur içinde olduğu bir Anadolu şehrine geldiğimi anladım. O sırada Ankara'ya milletvekili olarak çeşitli illerden gelen milletvekilleri vardı. Hepsi telaş içinde kalacak yer arıyordu. Ankara'daki bir iki otel çoktan dolmuştu. Çoğu ev arıyordu. Hepsinde bir karamsarlık vardı. Orada Gazi'nin nerede olduğunu sordum. Onun bir bağ evinde olduğunu söylediler. Oradan bir araba kiraladım. Bata çıka şimdinin Çankaya Köşkünün bulunduğu yere vardım. Orada iki katlı bir bina önünde de silahlı bir asker vardı. Arabadan indim. Askerin yanına gittim Gaziyi sordum. O yukarıda olduğunu söyleyince onun ziyaretine geldiğimi ve ismimi söyledim. Asker yukarı çıkıp benim geldiğimi söyleyince 'gelsin' demiş.
Binaya girdim. Alt kattaki odalarda askerler vardı.
Ahşap merdivenlerden çıktım. Yukarıda iki açık kapı vardı. Birinden telgraf takırtıları geliyordu. Diğer odada Gazi üzerinde kitap yığılı bir masanın arkasına gömülmüştü. Beni görünce 'Oo! Hoş geldin çocuk' dedi ve oradaki sandalyeye işaret edip 'buyur' dedi.
Ben şaşkınlık içinde oturdum. O sıra telgrafçı er sürekli yurdun dört bir yanından yağan telgrafları getiriyordu. Gelen telgraflarda oralardaki durum açıklanıyor ve Gazi'ye 'gel başımıza geç' deniyordu.
Gazi bütün telgrafları tek tek cevaplıyor Ankara'da kalması gerektiğini söyleyip 'Ankara'da meclisin toplandığını yurdun düşmandan kurtulması için çareler aradığını ve düzenli ordunun kurulma hazırlıklarına başlandığını; hazırlıklar bitince taarruza geçileceğini' söyledikten sonra onlara morallerini yüksek tutmasını yazdırıyordu.
Benim Ankara'ya geldiğimde gördüğüm manzarayla onun telgraflara verdiği cevaplar karşısında şaşkınlığımı gören Gazi 'ne o çocuk? Niye şaşırdın?. Bunları hepsi olacak. O meclis toplanacak. Ordu da kurulacak. O düşman yurttan kovulacak. Sen şimdi gazeten için bir yer bul; düzenini kur. Çünkü şu sıra gazeteye çok ihtiyaç var' demişti diye anlatıyor.
Cumhuriyet o sıra Ankara'da yayına başlıyor. 1923 yılına kadar Tan adıyla çıkan gazete 1923 yılın 29 Ekim günü cumhuriyetin ilanıyla birlikte Mustafa Kemal'in isteğiyle adını Cumhuriyet olarak değiştiriyor.
Önümüzdeki 29 Ekim günü 93. kuruluş yıl dönümü kutlanacak olan Cumhuriyet öncesi yaşananlar bunlardı.
Sonunda Mustafa Kemal'in  o gün Yunus Nadi'ye söyledikleri tek tek gerçekleşti ve Cumhuriyet ilan edildi.
Tabi! O sürece de kolay gelinmedi. Saltanatın ve hilafetin kaldırılması sürecinde Kurtuluş Savaşında önemli görevler üstlenen silah arkadaşlarının eskinin devamında ısrarını da aşan Mustafa Kemal iradesiyle Cumhuriyetin kuruluşunu gerçekleştirdi. 
Orada da kalmadı. İlan edilen Cumhuriyetin demokrasi hedefinde yapılanması için; bunun için de öncelikle Osmanlının bilinçli olarak kara cahil bıraktığı Anadolu Ahalisi konumundaki halkın aydınlanma sürecini yaşaması ve inancın iktidar aracı olarak kullanılmasını savunanları alt edip laik çağdaş toplum hedefinde buluşması için Millet Mektepleriyle okuma yazma kursları açıldı.
Sonuç olarak bugün yaşanan ne varsa; bunların hepsi o sırada bir şeklide yaşandı. Bugün inancın devlet yönetiminde referans olmasını isteyenler o günlerde kaybettikleri iktidarı almak için çaba gösteriyor.
Buradan bakınca öyle kuru kuru Cumhuriyeti ve Cumhuriyet değerlerini savunmak yeterli değil. Doğru olan Cumhuriyetin hangi süreçler yaşanarak nasıl kurulduğunu kendi gerçeğinde öğrenip aydınlık çağdaş Türkiye Cumhuriyeti mücadelesini öyle vermektir.
Ancak bu şekilde Cumhuriyetin kuruluşunu kutlamayı hak ederiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder