Merhaba
17.08.2015 günü Radikal'deki bir haberde Avcılar
belediye parkına elinde tasması pitbul köpeğiyle gelip oradaki sokak
müzisyenlerine "Bunlar Yahudi marşları çalıyor. Bunlar İsrailli.
Müsaade edemem. Çaldırmam" diye köpeğiyle saldıran saldırgan haberini o gün okuyunca aklıma Denizli'de içinde eski 'Yeni Sinemanın 'bulunduğu binanın
köşesinde müzik yapan sokak müzisyenleri ve onların değişmez dinleyicisi siyah
köpek gelmiş ve aşağıdaki yazıyı yazmıştım.
Denizli'de müzik yapan çalgıcıları dinleyen de köpekti, Avcılarda saldırganın sokak çalgıcılarına saldırttığı
da köpekti.
Biri sokak köpeği… Sokakta kendine yakınlık gösteren veya "hoşt köpek" diye tekme atan envayi cinste insanların arasında
yaşarken o sokak çalgıcılarını kendine dost bilip onların olduğu yere kendini
mekan seçmiş.
Belki çaldıkları müzik onun içindeki saldırgan dürtüleri
giderip onu dinlendiriyordu. Yere dört ayağının üzerine oturmuş, on ayakları
üzerine koyduğu kafasıyla sokak çalgıcılarını dinlerken sanki öyle duygular
içindeydi.
Diğeri sahibinin kendi saldırgan duygularıyla eğitip önüne gelene saldırmayı öğrettiği saldırgan duygular içinde sahipli bir köpek.
Bu yazdıklarımı okuyunca içinizden şimdi "amma yaptın haa! Köpeğin de duygusu mu
olurmuş?" diye gülüp benimle dalga geçmek isteyenler çıkabilir belki.
Onlara önerim çevresinde gördüğü hayvanları izlesinler.
O zaman o hayvanların hepsinin farklı farklı davranış içinde olduğunu,
kendilerine dostça yaklaşan kimseye dostça yaklaştıklarını, düşmanca yaklaşan
olursa genellikle ona uymayıp "bu yaptığın çok ayıp" deyip ondan uzaklaştıklarını
fark edersiniz.
Kızlarımın yanına gittiğim zaman eşimle gittiğim Ortaköy
caminin yanında görüp gözlediğim bir kediyi öyküleştirmiştim. Sanırım okuyan
olmuştur.
Orada parkta yaşayan sahipsiz kedi ve köpeklerin içinde sarı
güzel bir kedi vardı.
Sanırım benim kendini çok sevdiğimi fark etmişti.
O gün tam bana doğru gelirken karşıdan üç
köpeği görününce durakladı. Sanırım kaçıp gitmeyi kendine yediremedi.
Çünkü hemen yanımda iki genç bayan vardı ikisi de çok güzeldi.
Ya onların yanında rezil olmamak için ya da bana güvendiği
için kamburlaştı 'karşısındakine atılıverecekmiş gibi' çok çirkinleşti. Onu o
halde gören her üç köpek de 'sanırım ite dalanacağına çalıyı dolan' sözünü de
duymuşlardı o sarı kediye gelmeden yollarını değiştirip aşağıdan geçip
gittiler.
Onlar gidince sarı kedi kamburunu düzeltip güzel haline
döndü ve sonra koşarak gelip yanıma sıçradı; benim okşamalarımla kendinden
geçti.
Burada anlatmak istediğim normal olarak o üç köpeğin o kediye
saldırması gerekiyordu.
Sanırım onun öyle davranışından güvendiği bir şeyler
olduğunu hissedip yollarını değiştirdi. Ben öyle anladım.
Buna benzer yüzlerce binlerce hayvan davranışı vardır.
Burada anlatmak istediğim o sokak çalgıcılarına saldıracak
kadar duyuları körleşmiş olan ancak biyolojik şekli dolayısıyla 'insan' diye
tanımlanan 'bana göre' zavallı bir kişilik kendi saldırgan duygularını köpeğine işlemiş, onu kendi
saldırgan eğilimlerine göre eğitmiş; bu nedenle o pitbul Denizli'deki siyah
köpekten farklı davranış içinde sadece saldırmaya şartlanmıştı.
Tıpkı o pitbul gibi sahibinin de saldırganlaşmasının
gerisinde yatan çocukluktan itibaren aldığı eğitim ve yetiştiği çevre öne
çıkıyor.
Buradan insanlara saldıran işkence eden, işkence ettiği
kadını çırılçıplak sokağa atan, öldürmeyi marifet sanan yaşadığımız topluluk
içinde yaşayanların hemen hepsi tıpkı o pitbull gibi eğitilmiş, şartlandırılmış
beyinlere sahip kişilerdir. Yani onlara birinin "işkence yapın, yakın, yıkın, öldürün" diye emir talimat vermesine hiç gerek yoktur. Onlar içindeki saldırgan duygularla zaten öyle hareket eden kişilerdir
Öyle olunca onlar çok rahat sokak çalgıcısına da, müziğe,
resim, sanata, edebiyata, barışa, barış içinde dirlikli mutlu yaşamaya
düşmanlık gösterebiliyor.
Bana göre insanlığın geleceğini kurtarmak için önce sokak
çalgıcılarına köpeğiyle saldıran, aklı fikri öldürmek, işkence etmek, zulüm,
kötülükle yoğrulmuş insanları anlamak onları besleyen karanlıktan onları ve
onların geleceklerini kurtarmak çok önemli hale geliyor.
Buradan bakınca demokratik toplumun en önde gelen önceliği süratle
insanın eğitimi olmalı.
Bunun için kitaba ve edebiyata, sanata ilgiyi de toplumun her
kesimde yaygınlaştırma çabalarını artırmak çok önem kazanıyor.
Avcılarda sokak çalgıcılarına yanında pitbulla saldıran insan
haberi bende bu düşünceyi uyandırdı.
Neyse ki haberin devamında çevredeki insanların o saldırgana
tepki gösterip sokak çalgıcısına sahip çıktıklarını okuyunca gelecek umudum
daha da arttı.
Gerçekten milyonlarca halkın içinde bu kötüler, ölümden
kandan beslenenler, onlara kulluk edenler bir avuçtan fazla değildir.
Onun için yurttaş sorumluluğu içinde olanlar olan bitene bakıp içini karartmadan kitleleri doğru anlayıp onlara kendilerini doğru bir dille anlatarak Barış içinde mutlu bir gelecek için milyonlarda çoğalmaya bakmalı.
Gerisi mutlaka gelecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder