Bir
anne; ağlamaktan gözlerinde donup kalmış göz yaşlarıyla elinde oğlunun resmi
titrek bir sesle soruyor; OĞLUM YÜZME BİLMEZDİ SUYUN İÇİNDE NE YAPTI? GECELERİ
UYKU UYUYAMIYORUM. KAÇ KERE UYARDIM 'OĞLUM GİTME' DİYE. AMA DİNLETEMEDİM"
diyor ve geceleri artık uyku uyuyamadığını söylüyor. Ve kocası devam ediyor.
"Gözlerimiz kapıda oğlumuz gelecek diye. Gelmedi. Kimse de doğru dürüst
bilgi vermedi" derken onun görüntüsü de eşinin görüntüsü gibi çaresiz.
Çünkü
onlardan cevap bekleyen "dede, nine babamız nerede?" diyen
torunlarına bir cevap verememenin çaresizliği içindeler.
Bunu
yaşamayan bilmez. Ne menem bir çaresizliktir o. Doğru bir cevap bulamıyorsunuz,
yalan cevaba diliniz varmıyor.
Lütfen
anlamaya çalışın o insanları. Kendinizi onların yerine koyun. Kendi çoluğuzun,
çocuğunuzun, babanızın bir gün işe gittikten sonra bir şekilde onların
çalıştıkları yerde ölüm tehlikesi içinde olduğunu. Hele yakınınız maden
işçisiyse onun yerin yedi kat dibinde boğulmak üzere olduğunu düşünün.
O
zaman belki anlarsınız onları. Ancak yine de elinde oğlunun resmi titrek bir
sesle "benim oğlum yüzme bilmezdi ki" diyen annenin çaresizliğini
anlayacağınızı, 'ne kadar çabalasanız da' anlayabileceğinizi zannetmiyorum.
Buradan
soruyorum; "bu sorunun doğru cevabını kim verebilir o anneye?"
Maden
ocağının önünde bir umut "bari ölüleri çıksın" diye bekleşen
insanların yaşadığı dramını kim anlayabilir?
Bir
anneyi, anneleri böyle acılar içinde kafasında cevap bulamadığı sorularla
yaşatmaya kimin ne hakkı var?
Üç
kuruş daha çok kar için değer mi bu insanları göz göre göre ölüme sürmeye?
Türkiye'nin
işçi ölümlerinde dünyanın üçüncüsü Avrupa'nın birincisi olmasının ayıbı kimin?
Bu
ayıpla çıkıp dünya devletiyiz iddiasında bulunma yüzsüzlüğünün siyasi literatürde
karşılığı nedir?
Bu
sorular uzayıp gidiyor. Artık günlük yaşamamızda cevap alamadığımız o kadar çok
soru var ki!
Biz
böyle cevap bulamadığımız, cevap verilemeyen sorularla yaşamaya layık mıyız?
Bu
çaresizlikler bizim kaderimiz mi?
Bana
göre bütün bu soruların cevabı bizde, bizim irademizde.
Yeter
ki o iradeyi gösterebilelim.
O
zaman oğlunun yüzme bilmediğini ve orada ne yapacağını soran veya o acıları
yaşayanlara, onların sorularına, o acıların yaşanmasına çare olamayız; ama o
çaresizliğin ürettiği sorulara doğru cevaplar bularak o soruların yenide toplum
olarak gündemimizde olmasına engel olabiliriz.
Evet
çaresizliklerin çaresi kendimiziz, kendi irademizdir.
Yeter
ki o iradeyi toplumsal duruş olarak hep birlikte gösterebilelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder